Kromatik Fantezi ve Füg, İyi Düzenlenmiş Klavye, BWV 971-1052-1056 numaralı konçertolar, Fransız Süiti, Rahmaninof-Liszt-Kempff’in uyarlamaları… Piyanist İdil Biret’in 1949 Paris konserinden 2016’ya kadar yaptığı Bach kayıtları 8 CD ve bir DVD’lik külliyata dönüştü. IBA tarafından “Bach&Mozart Edisyonu” başlığıyla 2016 sonunda yayımlandı. Biret “Bugün görüyorum ki en sevdiğim müzik Bach’ın eserleri” diyor.
Bach neredeyse çocukluk arkadaşınız. 4 yaşında, İyi Düzenlenmiş Klavye’yi Edwin Fischer’den dinlediğinizi anlatmışsınız biyografinizde. Zaman içinde Bach’a bakışınız nasıl değişti, dönüşüm geçirdi?
– Aslında çok değişmedi… Çocukluğumda da Bach’a güven duyuyordum. Annem piyanoda çalarken, birlikte plaklardan Bach yorumlarını dinlerken “Bu adam nereye gittiğini biliyor” diyordum. Maalesef konservatuvarlarda “dikiş makinesi” gibi ele alınır. Oysa çok ilginç bir yazısı vardır. Hiçbir zaman göründüğü gibi değildir: Sesler bazen uzar, bazen kısalır; girişler, polifoninin zenginliği, armoniler arasındaki gerilim, sürtüşme müthiştir. Çağının ötesinde, zamanın dışındadır. Bugün görüyorum ki en sevdiğim müzik Bach’ın eserleri…
Süslemeye odaklanmak hatadır
Bach’ı algılama, öğrenme ve yansıtma sürecinde önemli dönüm noktaları nelerdi?
– Nadia Boulanger, her çarşamba saat 15.00-17.00 arasında Bach’ın tüm eserleri başta olmak üzere, analiz kursları yapardı. Bu analizler ve sonrasında hocam Wilhelm Kempff’in görüşleri benim için önemliydi. Ardından Glenn Gould fenomeni geldi. Yorumlarına hayran olanlar kadar, eleştiren, önemsemeyenler de çoktur. Gould, şüphesiz ki Bach yorumuna çok yenilik getirdi. Bazı önemli detaylara dikkat çekerek dinleyiciyi düşündürdü. Eskiden Bach yorumlarında legato çok kullanılırdı. Gould notaların arasını bağlamadan, staccato çalmayı ön plana çıkarttı. Her notayı aynı oranda net aktardı. Gould’un tüm Bach yorumları aynı oranda ikna edici değil. Bazı prelüd ve fügler fazla hızlı. Dinlerken “acaba kayıt hızlandırılmış mı” diye düşünüyorsunuz. Hız, müziği anlayamayacağınız boyuta ulaştığında eseri zedeler… Buna karşın Sviatoslav Richter, 1960’ların ortalarında Paris’te bir resital verdi. İlk yarısını “İyi Düzenlenmiş Klavye”den dört prelüd ve füg’e ayırmıştı. Herkesten iki misli ağır yorumladı eserleri. Bu yaklaşım beni o derecede etkiledi ki bir dönem bocaladım. Kendime gelmem 6 aya yakın sürdü. 1970’lerde Bach icrasında süslemeler ön plana çıkarılmaya başlandı. İcracılar büyüteçlerini süslemelere odakladı, bu nedenle çoğu kez eserin bütünlüğü ikinci planda kaldı. Bence hatalı bir yoldu. Geçenlerde süslemeler hakkında çok detaylı bir kitap elime geçti. Bu ilginç araştırma, Fransız, Alman, İtalyan barok süslemelerini o devirde yazılmış, bu konudaki karşıt yaklaşımları savunan kitaplardan alıntılarla, çok komple şekilde ele alıyordu. Ancak sonuçta bu kadar detay okuyucunun kafasını karıştırıyor. Paul Badura- Skoda’nın “Mozart’ı İcra Etme Sanatı” isimli kitabında süsleme konusuna da çok yer verilmiştir. Eserlerin nasıl çalınacağını, süslemelerin ne dereceye kadar lüzumlu olduğunu (nerede, ne şekilde) inceliyordu. Nerede fazla süsleme kullanmanın müziğin ana hattına zarar vereceğini sarih ve mantıklı şekilde izah eden bir yapıtın Bach’ın eserlerinin süsleme problemlerine de ışık tutmakta yardımcı olabileceği kanısındayım. Bach zamanında eserlerinin nasıl icra edildiği konusunda net, çok doğru bir fikrimiz yok bugün. Geçmişte moda olan icra yöntemleri zamanla unutuluyor. Bunu tiyatroda görmek mümkün. Bir zamanlar Jean Racine’in eserlerindeki diyaloglar şarkıyı andıran şekilde icra edilirmiş. Geçmişin meşhur komedyeni Sarah Bernhard’ın nadir plaklarından birini dinlediğimde, şiir okurken sesinin düz hat izlemek yerine müziği hatırlatan şekilde inip çıktığını fark ettim. Nadia Boulanger’nin 1940’lardaki Montaverdi kayıtlarında da soprano Marie-Blanche de Polignac’ın sesindeki iniş-çıkışlar da dikkatimi çekmişti. Günümüzde bu üslup tamamen unutulmuştur.
1990’larda yayımlanan uyarlamalar ve piyano konçertosu yorumundan sonra 20 yıl kadar Bach eseri kaydetmemiştiniz. Neden tekrar Bach’a dönme gereği hissettiniz?
– 1960’larda Nadia Boulanger ve Zicco Amar’ın etkisiyle birden çağdaş müziği keşfettim. 1970’lerin sonuna kadar birçok çağdaş eseri yorumladım. Fakat zamanla piyanodan elde ettiğim tınının sertleştiğini fark ettim. Beethoven senfonilerinin Liszt uyarlamaları ve Chopin kayıtları bu açıdan benim için çok önemliydi. Beethoven-Liszt uyarlamalarında ilginç bir piyanistik renk skalasını aramak, Chopin’de bel canto’dan esinlenmek çok yararlı oldu. Zamanla 20’nci asır müziğine tekrar döndüm. İşte bu süreçte çağdaş repertuvar beni Bach’a geri getirdi.
Eserlerdeki olumlu enerji hayret verici
Hans von Bülow’un “Müzikte Eski Ahit, Bach’ın İyi Düzenlenmiş Klavye’si, Yeni Ahit ise Beethoven’in sonatlarıdır” sözünü hatırlarsak, siz kronolojik sırayı izlemek yerine, tarihte geriye yürüyüp Beethoven’in dünyasından geçtikten sonra Bach’ı ele aldınız. Bu yöntem yorumunuza neler kazandırdı, Beethoven’in dünyasından geçmeden Bach’ı ele alsaydınız neler eksik kalırdı?
– Aslında her ikisi de çocukluğumdan beri yakınımda. Annem evde piyanoda “İyi Düzenlenmiş Klavye”den prelüdler, bazı fügler ve Beethoven sonatlarını çalışırdı. Paris’e gittiğim ilk yıl Wilhelm Kempf yedi konserde Beethoven’in 32 sonatını seslendirdi. Herhalde salondaki tek küçük çocuk bendim. Bu resitallerden müthiş etkilenmiştim. Müzik tarihinde bazı yolların başladığı yerleri ve onların doğal devamını görüyoruz: Bach, Mozart, Chopin, Debussy bu rotalardan biri. Beethoven, Liszt, Ravel bir diğeri. Bach, Beethoven, Brahms da üçüncüsü. Eğer külliyat kapsamındaki kayıtlarda Bach’ı daha önce ele alsaydım, herhalde ondan sonra Chopin’e geçmem daha normal olurdu.
“İyi Düzenlenmiş Klavye” gençlere deneyim kazandırmak için yazılmış. Dolayısıyla teknik yetkinleştirme çabasının öne çıkıyor. Sizce Bach’ın kişiliği, duyguları müziğe ne kadar yansıyor; birbirinden 20 yıl arayla yazılmış iki ayrı defterde beliren besteci portresi birbirinden ne kadar farklı?
– Bach’ın eserlerindeki olumlu enerji insanı hayrete düşürür. Hayatına baktığımızda, kimi zaman çok hiddetli olabilecek, biraz yabanıl, yalnızlığı tercih eden bir portre çıkıyor. Birlikte yaşanması güç kişilerden… Birinci defter gençlik çağı kompozisyonları. Canlılık (No:3,15, 21) prelüd ve fügler’deki felsefi felsefi karakter (No:18,12) bu defterde. 20 sene sonra yazılan ikinci ciltte eserler çok daha uzun. İlk defterin bazı eserlerindeki muzip karakter burada o kadar mevcut değil. Ancak armoni bakımından daha zengin ve şaşırtıcı (No: 1,9, 10, 12, 16, 17, 18, 23, 24). Bu eserlerin bazıları armoni bakımından romantizmin habercisi gibi. Kısa süre önce yayımlanan söyleşi kitabında Boulez “Bach’ın modern piyanoyla hakkıyla yansıtılabileceğine inanmıyorum” diyor. Çünkü klavikord’da çift klavye var. Bu zenginlik piyanoda yok. Bence piyanistin görevi bu zenginliği piyanoda da ortaya çıkarmak.
Bestecinin İyi Düzenlenmiş Klavye’deki eserlerden sadece 893 numaralı Si Minör, 24’üncü prelüd ve fügünde tempoyu belirttiği göz önüne alınırsa, icracının üslup belirlemek için pek çok ayrıntıda inisiyatif kullanması gerekiyor. Siz seçimlerinizi nasıl oluşturdunuz?
– Piyanistin öncelikle notayı dikkatle incelemesi, diğer kaynaklara bakması, buralarda bulamadığı bilgiler için de mantığını kullanması gerekir. Seslendirdiği eserin bestecisini, çağını göz önüne alarak mantığını kullanmak sorunlara çözüm getirir. Carl Philipp Emanuel Bach’ın kitabı babasının eserlerini anlama konusunda önemli ipuçları içerir. Doğru tempoyu bulmanın en kolay ve mantıklı yol şu: Eserin en hızlı yerine bakarsınız. İkili ya da üçlü akorları net olarak duyabiliyorsanız seçtiğiniz tempo doğrudur. Bach kayıtlarında tempolara özen gösterdim. Okuduğum kaynaklarda bazı notaların kısa çalınması gerektiği belirtiliyordu, bu detaylara uydum. Bir zamanlar Bach pedalsiz çalınmalı, denilirdi. Bu yüzden çok kuru yorumlarla karşılaşılırdı. Pedal genelde çok ölçülü kullanılmalı. Özellikle de polifoni bakımından çok zengin olan Bach’ın eserlerinde büsbütün dikkat etmeliyiz. Hatlar daima saydam olarak takip edilebilmeli.
Klavsenciler ışık tuttu
Size yorumlarıyla ışık tutan ustalar kimlerdi?
– Hazırlık sürecinde stile odaklandım. Klavsencilerin yorumlarını dinledim, süslemeler, tekrarlar ve neredeyse unutulan kadans doğaçlamalarındaki yaklaşımlarını inceledim. Aralarında rubato yapanlar veya nüans kullanmadan dümdüz çalanlar var. Ben sade yorumları seviyorum; Karl Richter’in çaldığı gibi. Yayımlanmış albümler arasında Rosalyn Tureck’in kayıtları çok ilginç. Sviatoslav Richter’in kayıtlarında güzel ayrıntılar olduğu kadar ekstrem yönler de var. Edwin Fischer büyük bir müzisyen; Wanda Landowska ise müthiş bir şahsiyet; her ikisinin yorumları devrin anlayışını yansıtıyor.
Genç piyanistlere, öğrencilere “İyi Düzenlenmiş Klavye”yi repertuvara almadan önce belirli bir olgunluğa ulaşmasını tavsiye eder misiniz?
– Piyanistin belirli bir düzeye ulaşmış, serbestlik kazanmış olması gerekiyor. Eserlerdeki çoksesliliği kavrayıp her sesi zihninde ayrı ayrı takip edebilmeli. Öğrencilik dönemimde öğretmenlerim bu konuya çok önem verirdi. Paris’te Nadia Boulanger ile çalışmalarımızı hatırlıyorum: Örneğin dört sesli bir prelüd ya da fügde “Bası çal, orta sesi söyle, diğerini çalma” ya da “iki orta sesi çal, bası söyle” derdi… Epeyce güç ve çok faydalı bir egzersizdir. Piyanist müzikteki dikey ve yatay hatları takip edebilmeli. Bu becerileri edindikten sonra, “İyi Düzenlenmiş Klavye” herhangi bir yaşta repertuvara alınabilir. Büyük yorumcu Pablo Casals her sabah piyanoda bir-iki prelüd ve füg çalarak güne başlarmış.
“İyi Düzenlenmiş Klavye” dahil 5 CD’yi geçen yıl Belçika’daki Flavinne Şatosu’nda kaydetmişsiniz. Neden burayı tercih ettiniz, icralarınıza nasıl yansıdı?
– 2014 baharında Scriabin kayıtları sırasında, ses teknisyenim Michel Devos’un önerisiyle bu şatoda çalışmaya karar verdim. Kayıt süresinde şatoda kaldık, sahibi aileyle dost olduk. Mimarisinden duvar süslemelerine kadar çok etkileyici bir 19’uncu yüzyıl yapısı. Şu andaki sahibi yıllar boyunca kendi eliyle yapıyı restore etmiş, duvardaki süslemeleri çizmiş. Birden fazla piyano var, gece yarısına kadar çalışmak mümkün. En uygun kayıt mekanını deneme-yanılma yöntemiyle belirledik. Salonda başladık, daha sonra geniş bir sahanlıkta ideal yeri bulduk. 1960’ların kayıtlarını hatırlatan, yankısı azaltılmış ortamı elde ettik. Flawin’de, ev atmosferinde kayıt yapmanın rahatlığını yaşadım.
Geçen yıl Chopin külliyatınız üzerine konuştuğumuzda detaylarda küçük ödünler vermek zorunda kaldığınızı söylemiştiniz. Bach kayıtları içinize sindi mi, ödün vermeniz gerekti mi?
– Ne yazık ki insan asla kendinden yüzde 100 memnun olamıyor… Her zaman ufak tefek şeyler rahatsız ediyor. Kaydı dinlerken fark ettiğiniz bazı detaylar zihninize takılıyor; her seferinde problemli yerin gelmesini bekliyorsunuz, dert ediniyorsunuz. Dinleyicinin fark etmeyeceği kadar küçük bazı detaylardaki sorunlar bile beni çok sinirlendirebilir. Mesela piyanonun reglajı çok önemlidir. Bu operasyon mükemmel yapılmadığında bir – iki nota daha zayıf çıkıyor. Çalarken bu notaların diğerlerinden farklı bir ses verdiğini hissediyorsunuz. Oysa tüm notaların aynı seviyede çıkması polifoni açısından çok önemli. Bu açıdan en iyi icra örneği birinci defterdeki uzun ve zorlu La Minör Füg. Bach’ın eserlerindeki repertuarıma gelince: Mesela İtalyan Konçertosu en sevdim eserler arasında değildir. Parlak, dışa dönüktür; virtüözite kalitesini sergilemeyi hedefler. Çocukluğumda dinlediğim yorumlarda genellikle klavsenin narin sesi ölçüt alınmıştı. Bana uzak gelen bu yaklaşımın karşıtına Paris’te gittiğim Wilhelm Backhaus resitalinde tanık olmuştum. Yorumundaki büyük ses yaklaşımından etkilenmiştim. Bu eseri biraz daha sevmiştim.
Satır arasındaki Bach şifreleri
Bach’ın eserlerindeki şifrelemeleri meşhur. Yılların tecrübesiyle eserleri bir kez daha ele aldığınızda, daha önce fark etmediğiniz detaylar keşfettiniz mi?
– Neden olmasın? Bach’ın az bilinen o kadar çok olağanüstü eseri var ki. Hep çok ciddi, kaşları çatık görünen bu büyük ustanın mizah tarafı pek bilinmez. Örneğin çok sevdiği kardeşinin uzun bir seyahate çıkışı üzerine yazdığı kapris nefis bir parçadır. İçinde yolculuğa çıkmaması için, dostların gösterdiği beyhude çabalar, karşılaşabileceği tehlikeler anlatılır. Bunlara kulak asmayan kardeşin yola çıkışı, arabasının kalkacağını haber veren kornoyla esprili şekilde ifade edilir. Bu eseri kaydetmek isterim. Belki günün birinde Goldberg Çeşitlemeleri’ni de…
Edwin Fischer’in 1936’daki ilk “İyi Düzenlenmiş Klavye” serisi kaydından bugüne kadar, iki kitaptaki tüm eserleri içeren 150 civarında albüm yayımlanmış. Sadece 2016’nın ilk yarısında birisi Sviatoslav Richter’in 1973 konser kayıtları olmak üzere 6 yeni albüm piyasaya sürülmüş. Kaydınızın tüm bunların arasında hangi özellikleriyle ön plana çıkmasını isterdiniz?
– Polifoniyi ön plana alıyorum. Her sesin net olarak takip edilmesini arzu ediyorum. Albümün bu özelliğiyle öne çıkmasını isterdim.
Bach repertuvarından kaydetmek istediğiniz başka eser var mı?
– Neden olmasın, düşünmem gerekiyor… Bach’ın 1’inci Partitası’nı Mithat Fenmen bana çalmıştı. Zihnimde çok canlı bu anı… Goldberg Varyasyonları’nı Glenn Gould’un yorumlarından sonra kaydetmek için piyanistin söyleyecek sözü olmalı. Pek çok piyanist bu nedenle bu eserden uzak durdu. Üstelik Gould üç kez kaydetmişti. Sonuncusu beni heyecanlandırmadı, fakat ikinci kayıtta çok önemli detaylar var. “Mutlak egalite”yi arıyor. Bulmak için montaj yapıyor. Goldberg Varyasyonları’nı kaydetmek için öncelikle zihindeki bu icra silinmeli. Aksi halde yorumun bir yerlerinde Gould tınıları belirebilir. Tıpkı bestecilerin zihninde oluşan fikirleri, öncelikle “acaba bu daha önce yapıldı mı” diye sorgulaması gibi…
Albümdeki Mozart repertuvarı hangi ölçütlerle seçildi?
– Bestecinin en sevdiğim konçertolarından altısı… Dördünü geçen yıl London Mozart Players Orkestrası’yla Londra’da kaydettim. Bunlardan üçünde çeşitlemeler var (K. 450, K. 453, K. 491). Her biri inanılmayacak güzellikte. Devrinin kalıplarından sıyrılmış, çok özel eserler.
Bu açıdan Bach repertuvarıyla örtüştüğü söylenebilir mi?
– Mozart’ın Bach’ın müziğinden ne kadar haberdar olduğunu bilmiyoruz. Bu konuda fikir beyan etmek istemem. Kuşkusuz babası Bach’ın varlığından haberdardı, oğluna da bilgi aktarmış olabilir.
Bach-Mozart albümünün repertuvarı 2016-17 sezonu konserlerinize ne oranda yansıyacak?
– Repertuvarımda Bach’ın eserlerine sık rastlanacak. Mozart’ın K. 466 konçertosunu birkaç yerde çalacağım.
Yakın gelecekte başka hangi bestecileri kaydetmek istiyorsunuz.
– Godowski, Bussoni ve Alkan ilk aklıma gelenler. Şu anda Prokofiyef’in 6’ncı sonatını çalışıyorum. Diğerleri repertuvarımda. Çok güzel bir müzik, belki tümünü kaydederim. Scriabin’in sonatları da düşündüğüm bir proje. İngiliz besteci Kaikhosru Shapurji Sorabji’nin eserleri de çok ilgimi çekiyor.
Kaydettiğiniz, yayını bekleyen eser var mı?
– Kısa süre önce Schubert albümü kaydettim. İdil Biret 100 serisinin son kutusunda yer alacak. Bu kayıttaki eserler Wanderer, la majör op 120 sonat, fa mönör bitmemiş sonat, opus 90 üç numaralı impromptü…
(Serhan Yedig / 1 Şubat 2017 / Andante)
Linkler
İdil Biret’le Sergey Rahmaninov üzerine söyleşi
İdil Biret’le Ertuğrul Oğuz Fırat ve çağdaş müzik icrası üzerine