Stephane Blet / Satie, Scriabin ve Liszt’le aynı ailenin mensubu olduğumu hissediyorum

0

Piyano ve orkestra için yazdığı Osmanlı Fantezileri, Beethoven’dan Schumann’a CD’leri, iki yıl önce Fazıl Say’a karşı başlattığı kampanyayla Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’dan aldığı takdirle tanıdığımız Fransız piyanist, besteci Stephane Blet aynı zamanda yazar. Müzisyenliğin yanı sıra Fransız masonluğunun zenginlikleri, masonluğun tehlikeleri ve gizli ilimler üzerine üç kitabı yayımlandı. “Büyücü değil, simgeciyim” diyen Blet, kendisi gibi gizli ilimlerle uğraşan, eserlerinde bilinmeyen dünyanın simgelerine yer veren bestecilerle kendisini akraba gibi hissettiğini söylüyor.

Ayla Erduran’dan İdil Biret’e Türkiye’de tanımadığınız yok. İlk tanıştığınız kişi kimdi, bu kadar geniş çevreyi nasıl edindiniz?
– 1992 yılbaşında üç günlüğüne İstanbul’a gelmiştim. Swiss Hotel’de konser verdim. Ortaköy’ü gördüm, ilk kez Osmanlı müziğini dinledim, neyi, kanunu tanıdım. Köklü müzik geleneğinden etkilendim.
Osmanlı müziği üzerine ilk piyano eserinizi de 1992’de yazmışsınız, bu gezinin izlenimleri mi esin vermişti?
– Evet, Osmanlı müzik geleneğinden etkilendim. Mevlevi müziği, Dede Efendi gibi güçlü esin kaynaklarının da etkisiyle, Macar Rapsodileri gibi 12 Osmanlı fantezisi yazdım. 1992-1994 arasında Paris Konservatuvarı dahil pek çok yerde seslendirdim. Orkestraya uyarladım.
Türkiye’den dost edinmenizde bu eserlerin rolü oldu mu?
– İlk Türkiye ziyaretimden, bu eserlerden 5-6 yıl sonra tanışıklıklar oluştu. Önce piyanist arkadaşlarım oldu. Yavaş yavaş Türkiye’yi tanımaya başladım. Sonra Ayla Erduran’la tanıştım, Fransa’da bir albümünü yayımladım. İdil Biret’le bir albüm kaydettik, Fransa’da yayımlandı. Daha sonra diğer müzikçilerle tanıştım, ortak çalışmalar yaptık.
Türkiye’ye yerleşmeyi düşündüğünüzden bahsediliyordu, bir gelişme var mı?
– Sakinliği nedeniyle İstanbul’un Anadolu Yakası’nı seviyorum. Göztepe’de bir ev buldum, bundan sonra yılın 4-5 ayını Türkiye’de geçireceğim.

Masondum, vazgeçtim

Türkiye’de ismi, soyadı aynı pek çok kişi var. Fransa’da sizden başka Stephane Blet var mı?
– Bilmiyorum… (Gülüyor) Sanıyorum birkaç Stephane Blet daha var. Francois Dupond gibi popüler bir isim değil çünkü…
Bugüne kadar yayımlanan tüm albümlerinizi bir arada görmek için Fnac’ın web sayfasına girdiğimde, CD’ler, basılmış eserlerinizin yanı sıra 2010’da yayımlanan Tresors Occultes de la Franc-Maçonnerie (Fransız Masonluğu’nun Gizli Hazineleri) adlı kitabı gördüm. Siz mi yazdınız?
– Evet… Piyanist, besteci, yazar ve yayımcıyım. Müzik üzerine yedi, diğer konularda üç kitabım yayımlandı.
Nereden aklınıza geldi masonluğun gizli zenginliklerini yazmak. Simgeler, ritüellerle dolu bu bilgi birikimi önünüzde ne gibi pencereler açtı, sanatınıza neler kazandırdı?
– Masonlar sanatçılara ilgi duyar, aralarına davet eder. 12 yıl önce davetlerini kabul ettim. Birkaç yıl geçtikten sonra kapalı kapılar ardında olan bitenleri görmeye başladım. Siyonist bir oluşum çıktı karşıma. “Ruhu özgürleştirmek”le, ifade özgürlüğüyle hiçbir ilgisi yoktu. Altı yıl sonra durumu net olarak görüp aralarından ayrıldım.
Kitabınız eleştiri değil, incelemeydi, öyle değil mi?
– Sanatta ve hayatta simgeler, gizem üzerineydi. Kilisede, camide gördüğümüz ya da sayılarla ifade edilen simgeler… Masonlukta da bu tür simgeler kullanılıyor. Fransa’da üç ay önce de üçüncü kitabım “Masonluk: Korkunç Gerçek” piyasaya çıktı.
Bu kitabınızı Fransa’nın en büyük kitap satıcısı Fnac’ta görmedim.
– Fnac bu tür kitapları satmayı reddediyor. Bugüne kadar 400 bin civarında satıldı, fakat Fnac’ta yok. Hiç önemli değil… Merak edenler Amazon’dan alıyor, internetten erişiyor.
Neden Fnac satmıyor?
– Çünkü masonluğun karanlık yüzünü anlatıyor kitabım. İlk aşamada insanlık, barıştan bahsedilirken ileri aşamalarda satanizmin, şeytanların ortaya çıktığını, korkutucu bir hal aldığını anlatıyorum. Masonların içinde kendini gizleyen ırkçı Semitik grupların benim gibi isimleri nasıl kullanmaya çalıştığını anlatıyorum. Masonluk laik bir akım olduğunu söyler, fakat dinle iç içedir. Müslümanlık, Hıristiyanlık düşmanlığı yapar… İsrail’in hizmetindedir. Medyayı kullanıp, İslamcılık terimini kullanarak toplumları korkutur. TV’de konuşurken bu terimi kullanan Avrupalı bir aydını gördüğünüzde üst düzey mason olduğunu anlarsınız. Bernard-Henry Levy gibi… Birlikte yaşama kültürünü savunduğu söylenen bir toplumdaki şaşırtıcı ilişkilerdir bunlar… Yahudilerin simgelerinden rahatsız olmazlar, İslami simgelerin yasaklanmasını talep ederler. Yahudi bayramı görünür şekilde kutlanır, Müslümanların bayramından rahatsız olurlar.
Bu kitap size epeyce düşman kazandırmış olmalı.
– (Türkçe konuşuyor) Onlardan kormuyorum… Onların korkması lazım… (İngilizce devam ediyor) İnandığını söylediğinde düşman kazanıyorsun. Fransa’da Türkiye’yi övdüğümde, PKK’yı eleştirdiğimde Siyonist medyanın tepkisini çekiyorum. Fransa artık eski Fransa değil. Sokakta pek çok Filistinli var. Onları desteklediğimde de medyadaki Siyonistler kızıyor.
Tüm bunlardan kaçıp Türkiye’ye geldiniz, burada da “Türk müzik mafyası”yla karşılaştınız… Bu konudaki yakınmalarınız basında geniş şekilde yer aldı, TV programları yapıldı. Mafya peşinizi bıraktı mı?

Blet fırsat bulduğunda piyanist kız arkadaşı Natalia Sitolenko ile Türkiye’yi geziyor.

– (Gülüyor) İki yıl önce yeterince konuştum, artık bu konuya girmek istemiyorum. Türkiye’yi, Filistin’i destekleyen demeçlerime kimileri çok kızıyor. Hayat böyle işte…
Biz yine simgelerin dünyasına dönelim. Bu konu neden ilginizi çekti, sanatınıza neler kazandırdı?
– Edebiyattan müziğe, mimarlıktan mistisizme kadar hayatın her alanında simgelerin önemli yeri var. Pek çok önemli müzikçi simgeler ve masonlukla ilgilenmiş. Mozart, Beethoven, Liszt mason. Onlar ölüp gitmiş. Kendinize “peki diğerleri nerede” diye sorduğunuzda araştırmaya başlıyorsunuz. Ben de Liszt’in Faust’undaki simgeleri, Satie’yi inceleyip kitap yazarken, sanat akımlarını incelerken bu konuya odaklandım. Sanatçı çevresinden tanıdığım kişilerin davetiyle, aktarılan palavraların da etkisiyle masonlara katıldım. Yaratıcılık, üretkenlik, gizem gibi etkileyici konularla başladık. Ritüellerde söylediğimiz İbranice şarkıların anlamını merak edip, tercümeye girişince masonluğun diğer yüzünü gördüm. Masonluğun 33 derecesi var. İlk aşamalarda bunları anlamak zor. Üçüncü dereceye geldikten sonra din karşıtı, tehlikeli yönüyle karşılaştım, aralarında daha fazla kalmak istemedim.

Büyücü değilim, simgeciyim

Masonluk konusunu bir kenara bırakıp simgelere dönelim isterseniz. 2006’da Sous le Voile de L’occultisme (Gizli İlimlerin Peçesinin Altında) adlı kitabınız yayımlanmış. Sizi büyüye, gizeme, ritüellere çeken neydi, önünüzde ne gibi yeni kapılar açıldı?
– İlk kitabımda gizli ilimleri anlatmıştım. Pek çok önemli müzikçi ezoterizmle ilgilenmiş. Örneğin büyük besteci Scriabin, Rus ezoterizmi açısından önemlidir. Mozart simgelerle ilgilenmiş. Gustav Holst astrorolojyle ilgisi doğrultusunda “Gezegenler”i yazmış. Ben du konudaki bilgimi paylaşmak için kitap yazdım. Büyücü değilim, simgeciyim. Gizli ilimler tehlikelidir. Bilinmeyen, görülmeyen fakat var olan enerjileri kullanarak yapılanlar korkutucu olabilir. Tabii gizli ilimler tanımı kişiye göre değişir. Kamudan gizli yapılan her türlü mistik faaliyet bu tanıma girer. Masonluk da.
Suç boyutu yargının işi. Ben sadece fantezi boyutuyla ilgileniyorum. Doğayla bağlantılı ritüelleri, rüyalara yüklenen anlamları, simgeleriyle okültizmi sonsuz fanteziler dünyası olarak algılıyorum. Kitabını yazmış bir besteci ve yorumcunun bu fantezilerden nasıl etkilendiğini, sanatına nasıl yansıttığını merak ediyorum.
– Bu konuyu öyle hafife almayın. Masonlarla arkadaş olursunuz, kardeş kabul edersiniz, gerçek kimliklerini anlamazsınız. Bir aşamaya geldiğinizde birden bire farklı yüzleri ortaya çıkar. Şeytanın müridi (luciferian) olduklarını anlarsınız. Satanist ya da Siyonist değilseniz uzaklaşmanın zamanıdır. Scriabin, Beethoven, Mozart, Listzt de merak etmiş, fakat gerçekleri gören sanatçının bu grubun içinde kalması mümkün değil.
– (Blet’in söyleşiyi dinleyen kız arkadaşı piyanist Natalia Sitolenko izin isteyip söze giriyor) Ben size şöyle izah edeyim: Simgelerin dünyasına girmek ve bu alanda derinleşmek algıyı açar. Evrensel algıya ulaşırsınız. Olguları daha derinlemesine kavrarsınız. Müziği de. Toplumsal ilişkileri, çevrenizdeki gelişmeleri, her düzeydeki ilişkileri daha kolay anlarsınız.
Blet: Evet, ben de böyle düşünüyorum… Bununla birlikte masonluğun tehlikeleri konusunda toplumu uyarıyorum. Örneğin Leonardo da Vinci’nin anatomik çizimini andıran beş köşeli yıldız simgesi masonluğun ilk derecelerinde insan bedenini, yaratıcılığı simgeler. Üçüncü dereceye geldiğinizde beş köşeli yıldızın gerçek anlamını kavrarsınız. Maddenin kölesi insan ruhunu simgeler. Bunu gördüğümde tehlikeyi fark ettim.
Bahsettiğiniz yıldız Aleister Clowley’nin satanist tarikatı AA’nın siyah zemin üzerine beyaz yıldızı mı? Üstünde meşhur slogan “Sigillum Sanctum Franturnitatus” yazıyor. Ayla Erduran ve Ayşegül Sarıca ile çekilmiş bir fotoğrafınızda giydiğiniz tişörtün üstünde görmüştüm. Sanıyorum Facebook’ta yayımlamışsınız…
– Oooo… Hakkımdaki her şeyi biliyorsunuz… Evet o yıldızdan bahsediyorum…
Yazmayı düşündüğünüz başka bir kitap var mı?
– Gizem konusunda herhangi bir şey yazmayı düşünmüyorum. Masonluk konusunda da. Üstüme düşeni yaptım.

Satie, Scriabin, Liszt’le akraba gibiyiz

Eric Satie’nin eserlerini pek çok piyanist kaydetti. Fakat sizin gibi kitap yazan çıkmadı. Neydi sizi çeken?
– Kullandığı simgeleri bilmeyenler açısından komik, sıradan, egzantrik bir karakterdir Satie. Fakat Debussy’ye, Ravel’e ilham verdiğini çok az kişi bilir. Debussy’nin eserini orkestraya uyarladığı yegane bestecidir. Ravel ise Gaspard de la Nuit’yi bestelemiştir. Satie, çok yönlü ve müthiş bir bestecidir. “Gnossienne” esoterik, agnostik özellikler taşırken, “Ludions”da kabare üslubuyla şakacıdır. Tanımlanması zor, özel bir yazı dili vardır. Modernizmi John Cage’e kadar pek çok besteciyi etkilemiştir. Ben de kitapta bilinmeyen özelliklerini, müziğinde kullandığı simgeleri, yenilikçi yönünü anlattım.
Satie’nin simgeci yaklaşımı sizi nasıl etkiledi?
– Sanki akrabammış gibi bir hisse kapıldım. Satie, Scriabin, Liszt ilk bakışta çok farklı besteciler fakat hepsi müzikal açıdan aynı ailenin üyesi. Ben de bu ailenin üyesi gibi hissediyorum kendimi.
Mozart, Schumann, Beethoven, Liszt, Satie’den sonra sırada ne var, hangi bestecilerin eserlerini çalışıyorsunuz, neler kaydetmeyi planlıyorsunuz?
– İki ay önce yeni albümüm yayımlandı: Mozart ve Beethoven sonatları… Aynı günlerde Liszt’in Opus 700, Paganini teması üzerine piyano sonatını kaydettim. Macar Rapsodileri ve Transandal Etüdler’i birkaç ay içinde kaydetip bundan bir Liszt albümü hazırlayacağım; marta kadar yayımlanır. Kaydetmeyi planladığım birkaç eserim var. Bir senfonik şiirim seslendirilecek. Piyano konçertosu uyarlaması dahil dört el piyano için eserlerimden bir albüm hazırlamayı planlıyorum. Bir de solo albüm kaydedeceğim. Calliope’den yayımlanacak.
İnternetten gördüğüm kadarıyla basılan eserlerinizin çoğu solo piyano için. Oda müziği toplulukları ya da orkestra için de yazdınız mı?
– Liszt’in Faust, Mahler’in 5. senfonisini, Albinoni’nin Adagio’sunu piyanoya uyarladım. Piyano ve çello, mezzo soprano için eserler yazdım. Bir konçerto, birkaç orkestra eseri, keman ve piyano için iki sonat, birkaç oda müziği besteledim.
Orkestra ve oda müziği eserleriniz de basıldı mı, Fnac’da göremedim…
– Tabii… Yazdıklarımın tümü basıldı.
Şu anda neler yazıyorsunuz?
– İki hafta önce yeni bir çello – piyano sonatını tamamladım, baskıya gönderdim. Bu eser siparişti. Oda orkestrası için bir eser yazmaya başladım. Piyano ve soprano için bir eser yazıyorum aynı zamanda. Flüt ve klarnet üzerine 30 kısa parça yazmayı planlıyorum.
Türk bestecilerin eserlerini repertuvarınıza almayı düşünüyor musunuz?
– Türk bestecilerin eserlerine yabancı değilim. Ayla Erduran’ın 50 yıl önce kaydettiği, Türkiye’deki plakçıların pek ilgilenmediği Erkin ve Saygun’un keman konçertolarını Fransa’da kendi firmam aXes’ten yayımladım. Üç yıl önce çellist Rahşan Apay’la verdiğimiz konserlerde Armağan Durdağ’ın “Katibim Çeşitlemeleri”ni seslendirmiştik. Şu anda yeni eserler dinliyorum. Henüz repertuarıma almak konusunda karar vermedim. Adnan Saygun’un piyano konçertosunu inceledim, çalıştım. Günün birinde bir orkestra talep ederse çalarım.
Türkiye’de yaşamak yeni eserler için esin verdi mi?
– İki piyano için yazdığım Osmanlı Fantezisi’ni oda müziği orkestrası eşliğinde birkaç solist için uyarlamayı düşünüyorum.
Otantik çalgılar mı kullanacaksınız?
– Henüz karar vermedim.
Türk orkestralarından ya da herhangi bir kurumdan sipariş aldınız mı?
– Hayır, almadım.
Bu sezonda Türkiye’de konser verecek misiniz?
– Görüşmelerim sürüyor, fakat henüz kesinleşmedi.
Türk yorumcularla konser vermeyi planlıyor musunuz?
– Aleksandr Rudin ve Ayla Erduran’la bir üçlü kurmayı planlıyoruz. Her ikisi de iyi tanıdığım, çok sevdiğim, saygı duyduğum müzikçilerdir. Çaykovski, Rahmaninof gibi daha önce seslendirmediğim üçlüleri ele almayı arzu ediyorum.
(Serhan Yedig / Şubat 2018 / Opus Dergisi)

                                        SİMGELERİN KRALI

Marienne dergisi eleştirmeninin yakıştırdığı “Tuşların Kralı” lakabıyla anılan Stephane Blet, 1969’da Paris’te doğdu. 2015’te Hürriyet’te İzzet Çapa’ya anlattığına göre, ailesinde müzisyen yok. 3 yaşında babasının aldığı oyuncak piyanoyla müziğe başladı. Paris’te müzik öğrenimi görürken, 13 yaşında Byron Janis tarafından keşfedildi. Janis, Amerika’ya konsere davet ettiği Blet’in öğretmeni oldu. 1987’de Fransa’da Franz Liszt Maratonu’ndaki resitaliyle dikkat çekti. Yarışmasında jüri üyeliği yaptığı Ecole Normale de Musique de Paris’te 2001-2008 arasında ders verdi. 1989’da Philips’ten yayımlanan ilk albümünde Liszt’in solo eserlerini yorumladı. Sonrasında Forlane, Calliope, Saphir, Maguelone, Poliymnie, Marcal gibi firmalardan Schumann, Beethoven, Mozart, Satie, Chopin, Musorgski, Satie icralarından oluşan 22 CD’si, Combre, Alphonse, Lafitan gibi yayınevlerinden 100’e yakın, ağırlıklı olarak piyano eseri yayımlandı.
Blet, 1990’lardan bu yana Lirik Disk Akademisi’nin başkan yardımcılığını yürütüyor. Müzikolog, eleştirmen ve müzik gazetecilerinin 1958’de kurduğu sivil toplum örgütü her yıl albüm, yorumcu, kayıt teknisyenliği dallarında Altın Orfe Ödülü veriyor. 2016’da açıklanan son ödüllerde Leyla Gencer adına da genç şancılara destek ödülü verildi. Ödülü mezzo soprano Deniz Gencer kazandı.
Hürriyet’te yayımlanan röportajdan öğrendiğimize göre, Blet ilk evliliğini bir Müslüman’la yaptı. 17 yaşındaki oğlu ve boşandığı eşi bir süredir Hong Kong’da yaşıyor.
Blet, 2011’de Liszt Yılı vesilesiyle İdil Biret’le konserler verdi, kendi firması aXes’ten kayıtları yayımladı. 2012’de Notre Dame de Sion Lisesi’nin başlattığı Uluslararası İstanbul Piyano Yarışması’nın jürisinde yer aldı. Bestelediği Türk Rapsodileri “kültürümüze paha biçilmez katkı” olarak değerlendirildi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ödüllendirildi.
Blet’in Türk Rapsodileri adlı piyano eserlerinin yanı sıra “Osmanlı Fantezisi”, “Osmanlı Melodisi”, “Ottomania”, “Antalya”, “Erzurum”

Türk müzik mafyasından şikayet etmişti

2015 yazında Hürriyet gazetesinde İzzet Çapa’nın Ayla Erduran ve Stephane Blet’le yaptığı röportajda piyanistin, Fazıl Say’a yönelttiği eleştiri müzik çevrelerinde geniş yankı uyandırdı. Türkiye’yi, Türkleri çok sevdiğini söyleyen Blet “Tanrı yoktur diyen, kendini tanrı gibi gören adamların” sorun yarattığını iddia ediyordu: “Türkiye’deki müzik mafyaları sadece kendi sanatçılarının çok iyi olduğu algısını yaratıp, diğer müzisyenlerin önlerini kesiyor. Onlardan biri de benim, konserim iptal ettirildi.”
2016 Nisanı’nda Karar gazetesinde yayımlanan röportajda ise şikayetini daha ayrıntılı dile getirmişti:
“Türk müzik dünyasında mafyavari hareket eden adeta bir çete var ve maalesef sanat dünyası bunların tekelinde. Türkiye’yi, mevcut hükümeti eleştirmiyorsanız ve Türk halkını küçük düşürmüyorsanız, Türkiye’deki bu mafya size engel oluyor. Bu sözde sanatçılar tüm dünyada, Türkiye’de zulüm ve baskı gördüklerini söyleyerek ünleniyor. Dünyada mazlum, baskı gören sanatçı olarak konserler verip, bundan besleniyor ve ödül alıyorlar. Türkiye’ye olan sevgim şaşırtıcı bir şekilde dünyada değil ama Türkiye’de engel unsuru oldu. Türkiye’yi sevdiğim için cezalandırılıyorum.”
Blet’in yakınması Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın da dikkatini çekti. Ertesi gün Kızılay Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Blet’e şu sözlerle destek verdi:
“Dün medyada bir haber gördüm, İstanbul’da yaşamaya karar veren Avrupalı bir piyanist ülkemizde kendilerine ’sanatçı’ diyen bir kesimin gerçek yüzünü ortaya dökmüş. Biz söyleyince farklı yorumlanıyor ama herhalde Avrupalı bir piyanistin ‘kendi ülkelerini kötüleyerek ün ve para kazanmaya çalışan sanatçılar’ sözüne itibar ederler diye düşünüyorum.”
Bu olayın ardından çok sayıda gazete ve TV haberine konu olan Blet, sonraki günlerde Ayla Erduran, Rahşan Apay, Sedef Erçetin Atala gibi çok sayıda sanatçıyla Türkiye’de konserler verdi.

Satanist suçlaması

Kişisel web sitesi Japon internet korsanlarının saldırısına uğrayan Stephane Blet, Twitter, Facebook, Pinterest gibi sosyal medya platformlarını ve YouTube’ü yoğun olarak kullanıyor. İki Twitter hesabından “@Stephane2662”de müziğe, “@Stephaneblet”te politik mesajlara ağırlık veriyor. İkincisinde, Fransız aşırı sağıyla bağlantılı olarak Yahudiler, İsrail, Masonlara yönelik eleştirel mesajların yanı sıra Türkiye, AKP, Filistin ve Müslümanlar konusunda olumlu, destekleyici mesajlar paylaşıyor. You Tube’deki 4480 video klipten önemli bölümü Masonluk üzerine röportajlar, konferanslar. Örneğin 2017 Nisanı’nda yüklenen videoda, Fransız aşırı sağcı oluşumlardan Egalite&Reconciliation’ın (ER) düzenlediği konferansta Masonluk ile Satanizm arasındaki bağlantıları anlatıyor. Blet, ER’nin kurucusu Alain Soral ile yakın dost ve dava arkadaşı. İkili zaman zaman birlikte konferans veriyor. Geçmişte Fransız aşırı sağcı Ulusal Parti’nin ideologluğunu yapan Alain Soral, Yahudi soykırımını reddetmesiyle dikkat çekiyor. Editörlüğünü yürüttüğü ER web sitesinde yayımlanan ırkçı karikatür ve yorumlar nedeniyle sık sık gündeme geliyor. 2015’te, web sitesinde yayımladığı toplama kampının önünde stiptriz yapan kadın çizimli ‘Hatıra Pornografisi’ adlı karikatür nedeniyle hapis cezası istemiyle yargılanmıştı. 2013’te antisemit ve nefret söylemi içerdiği gerekçesiyle kitabı toplatılmış, yayınevi Kontre Kulture’e para cezası verilmişti. (Hitler’in Kavgam’ını da aynı yayınevi yayımladı).
Egalite&Reconciliation’ın web sitesinde yer alan bilgiye göre, Blet’in geçen yıl 16 Aralık’ta Marsilya’da “Egemenlik ve İşbirliği Oyunları: Erdoğan Türkiyesi’nin Geleceği” başlıklı bir konferans verdi. Etkinliği grubun Marsilya birimi düzenledi. Blet bu toplantıda Türkiye’deki politik dönüşümü, AKP lideri Erdoğan’ın iç ve dış politikasını, İsrail’e yaklaşımını, 15 Temmuz darbesini anlattı.
Geçen yıl, 17 Aralık’ta İzmit’te düzenlenen Seninleyiz Kudüs Mitingi’nde Fatih Erbakan’la kürsüye çıktı. Hatta bu konuda konuşma yaptı. Ardından Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde Filistin’le dayanışma konseri verdi, düzenlediği basın toplantısında Trump’ın Kudüs kararına karşı Türkiye’yi “sert boykot” yapmaya çağırdı.
Blet’in masonluğun tehlikeli yönlerini ele aldığı yeni kitabı geçen yaz başında Fransa’da Kontre Kulture’den yayımlandı. Kitap aşırı sağcı çevrelerden övgü, masonlara yakın gruplardan tepki aldı. Bunlardan Le Libre Penseur adlı web sitesinde kitaptaki bazı maddi hatalar gündeme getirildi, Blet arşiv çalışması yapmak yerine Aleksandr Dumas’nın romanlarındaki hayali olayları gerçekmiş gibi yazmakla suçlandı. Bu arada masonları satanizmle suçlayan Blet’in gerçek satanist olduğu iddia edildi.
Le Libre Penseur’da bu konuda geçen yıl yayımlanan bir başka yazıda Blet’in satanizmin kutsal kitabını yazan Aleister Crowley ve büyücükle tanınan Eliphas Levi’yi geçmişte “tanınması gereken büyük düşünürler” diye övdüğü belirtiliyor, bu konuşmaların video kayıtları sunuluyor. “Lirik Nazi Blet” başlıklı imzasız metinde, sanatçının Fransız aşırı sağcı liderlerle dostluğundan, birlikte katıldığı cenaze törenlerinden bahsediliyor. “Düşmanımın düşmanı dostumdur” yaklaşımıyla İsrail’den nefret eden Müslumanlara destek verdiği iddia ediliyor. Sitede ayrıca, daha önce sosyal medyada yayımlandığı belirtilen, Blet adına düzenlenmiş yedi sertifikanın fotoğrafına yer veriliyor. Bunlar arasında Alman satanistlerin kurduğu OTO, İngiliz satanist lider Aleister Crowley’nin kurduğu Astrum Argentinum (AA), romanlara konu olan Tapınak Şövalyeleri gibi gizli tarikatlar dikkat çekiyor. Sitede yayımlanan bir başka fotoğrafta Ayla Erduran ve Ayşegül Sarıca ile birlikte Blet, üstünde Crowley’nin tarikatının satanik simgesi bulunan siyah tişörtle görülüyor.
Stephane Blet’in iki Facebook hesabı dışarıya kapalı olduğu için yukarıdaki fotoğrafları görmek, iddiayı doğrulamak “sanal arkadaş” olmadan mümkün değil. Fakat “Bu Sayfanın Beğendiği Sayfalar” listesinde Aleister Crowley’nin tarikatı Astrum Argentinum (AA), Crowley’nin çabasıyla dünyada tanınan Vortex OTO, meşhur Tapınak Şövalyeleri (OSMTH), SETI Cenacle de la Rose-Croix gibi oluşumların sayfaları yer alıyor. @Stephane2662 Twitter hesabına 2014-2015 yıllarında eklenmiş Aleister Crowley’den çok sayıda alıntı bulunuyor.
Le Libre Penseur adlı web sitesinin yayımladığı belgelerin kaynağı Google yardımıyla internette arandığında Stephane Blet’in üye olduğu bir başka sosyal paylaşım sitesine ulaşılıyor.
Blet, Pearltrees’e 2014 Mayısı’nda “Ferenc777” kullanıcı adıyla üye olmuş (Liszt’in ismi ve şeytanın sayısal imzası). Müzik, kitap, sanat, cinsellik, politika, kabala gibi konularda kategoriler oluşturup alıntılar yaptığı, linkler verdiği hesapta ünlülerin yer aldığı selfie’lerini de paylaşıyor. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, 2011’de Müslümanlara hakaret ettiği için dokunulmazlığı kaldırılıp yargılanan ırkçı politikacı Bruno Gollnich, Yves Saint Laurent modaevinin kurucularından işadamı ve Lirik Disk Akademisi Onursal Başkanı Pierre Berge, Fransız ırkçı lider Jean-Marie Le Pen, Marienne dergisi editörlerinden Jean-François Kahn bu isimlerden bazıları.
Blet, Pearltree’de oluşturduğu “Astrum Argentinum” başlıklı kategoriyi satanizm konusuna ayırmış. Sanatçının konuyla ilgili bestelerine link verilen bu bölümde yedi farklı tarikattan aldığı, üstünde ismi yazılı üyelik ve tarikata üye devşirme yetkisi içeren belgelerin fotoğrafları yer alıyor. Bu bölümdeki 2014 tarihli bir mesajda Blet satanizm konusunda “Astrum Argentinum Uygulamaları” ve “Aleister Crowley’nin Leber Vel Chanock’u Üzerine Değerlendirme” konusunda iki kitap yazdığını bunların Agape ve TrajectoirE adlı yayınevlerince yayımlandığını belirtiyor.
Blet’in geçmişte yazdığı, seslendirdiği bazı eserlerde de yukarıda bahsedilen simgelere göndermeler yaptığı görülüyor. Piyano için yazdığı “Baiser de Satan”, “Babalon 667”, “Dracula”, “Le Vampire”, “Docteur Faust”, “Les Rites d’Eleusis”, “Vertiges” bu eserlerden bazıları.
Türk Rapsodisi dizisinden Opus 20, üç numaralı eseri “Atatuerk” adını taşıyor. İsmin yazımı dikkat çekici…
Astrum Argentinum tarikatının kurucusu, satanizmin kutsal kitabı The Book of Law’un yazarı Aleister Crowley (1875-1947), uyuşturucu kullanımı, büyücülük faaliyetleri, şiddet içeren eşcinsel ritüelleri nedeniyle ülkesi İngiltere’de ciddi sorunlar yaşamış, hayatının önemli bölümünü yurt dışında geçirmişti. Çanakkale’de İngiliz ordusunu bozguna uğrattığı için Mustafa Kemal’e hayranlık duyuyordu. 1937’de doğan oğlu Aleister McAlpine’ın isimleri arasına bu nedenle Atatuerk’ü de ekledi. Aleister Atatuerk de babası gibi eksantrik bir karakterdi. Kendisini kont ilan etti, Charles Edward D’Arquires adını aldı, başbakanı ikna edip hükümete ortak olmak istedi ve 2002’de trafik kazası sonucu hayata veda etti.

Share.

Leave A Reply

20 + 5 =

error: Content is protected !!