Daniel Stabrawa / Rus dörtlüleri Beethoven yorumlarıyla övünmemeli

0

Daniel Stabrawa, Berlin Filarmoni Orkestrası’nin üç başkemancısından biri. Orkestraya girdikten iki yıl sonra, 1985’te, Berlin Filarmoni Yaylıçalgılar Dörtlüsü’nün de liderliğini üstlendi. 2009’da çellisti ölene kadar üye değiştirmeyen topluluk, geleneğini bugün de sürdürüyor. Albümlerinin sayısı 17’ye ulaştı. Orkestranın yoğun programına karşın dörtlü yılda ortalama 60 konser veriyor. 2011 kışında yolları İstanbul’a düşmüştü. CRR’deki konser öncesinde Daniel Stabrawa’yla kuliste sohbet ettik. Strabrawa “Dörtlülerin kalitesi üyeleri, enstrümanları kadar çıktıkları kültürle, ülkeyle de bağlantılı. Bence Amerikan dörtlüleri Şostakoviç çalmamalı, Ruslar ise Beethoven yorumlarıyla övünmemeli” diyor.

 

Sir Simon Rattle ve Daniel Stabrawa

Berlin Filarmoni’de oda müziği yapmak orkestranın kuruluşundan bu yana süren bir gelenek mi?
– Orkestramızın tarihinde birçok ünlü yaylı çalgılar dörtlüsü bulunuyor. Kimi zaman üyeler orkestranın iki ayrı yaylı çalgılar dörtlüsünde birden çalıyormuş. 30 yıl önce birinci konsertmaister’in kurduğu Brandes Dörtlüsü ünlüydü. Aynı dönemde Westfalg Dörtlüsü de ünlüydü. Biz kendimizi Brandes’in devamı olarak görüyoruz. Berlin Filarmoni’nin tüm üyelerinin her fırsatta oda müziği çalışması yapmasını istiyoruz. Çok sayıda oda müziği topluluğu var. Bazıları tek projelik gruplar. Bazıları uzun süreli. Bunların içinde Berlin Filarmoni Dörtlüsü’nün özel bir yeri var. Çünkü bu dörtlünün üyeleri 25 yıldır birlikte oda müziği yapıyor.
Topluluğu kurmak sizin fikriniz miydi, yoksa orkestra yönetiminin arzusu mu?
– 1983’te Berlin Filarmoni’ye girdiğimde bu grup vardı, ben kurmadım. Polonyalı birinci kemancısı (Michel Schwalbe) o günlerde Köln Orkestrası’nın konsertmaister’liğine geçmişti. Dörtlünün birinci kemancılığı teklif edildi, kabul ettim. Sonuçtan memnun olunca sürdürdüm.

Müziğin en kalitelisi

Dörtlünün orkestrayla resmi bağı var mı, repertuvar seçimi ve konserler konusunda bağımsız mısınız?
– Orkestrayla üyesi olmak dışında resmi bir bağımız yok. Zaten dörtlünün ismini de buna göre seçtik: Philharmonia Quartet Berlin. İsmimizle Berlin Filarmoni’yi temsil ettiğimiz için müziğimizin çok üstün nitelikli olması gerekiyor. Yaylı çalgılar dörtlüsü alanında dünyada zorlu bir rekabet yaşanıyor. Zirvedeki gruplar arasına girebilmek, yerini koruyabilmek gerçekten zor. Biz bunca yıllık çalışmanın sonucunda önemli bir yer edindik. Örneğin ABD’de Emerson, Tokyo yaylı çalgılar dörtlüleriyle aynı festivallerde konser veriyoruz. Ulaştığımız başarı bize gurur veriyor, orkestramız da bizimle gurur duyuyor.
Berlin Filarmoni gibi iddialı bir isimle yola çıktığınızda, üzerinizde büyük bir baskı hissettiniz mi, kendinizi kanıtlamakta çok zorlandınız mı?
– Eğer dört müzikçi bir araya gelip yaylı çalgılar dörtlüsü kuruyorsa, bu gerçekten iyi müzik yapmak istediklerini gösterir. Çünkü yaylı çalgılar dörtlüsü dinleyebileceğiniz en kaliteli müziktir. Orkestra müziğiyle, hatta senfonilerle bile karşılaştırılmaz. Yaylı dörtlüler en iyi müzik örnekleridir. Beethoven, Şostakoviç, Bartok en güzel müziklerini bu alanda yazmıştır. Dörtlümüzü kurarken en popüler topluluk olmak yerine iyi müzik yapmayı amaçladık. Örneğin hakkıyla Beethoven çalmayı hedefledik ki bu gerçekten zor bir iştir.

Daniel Stabrawa ve Philharmonia Quartet

Kendinizi uluslararası düzeyde yetkin bir dörtlü olarak hissetmeniz ne kadar zaman aldı?
– Bu duyguyu ilk kez ABD turnemizde yaşadık. Yaklaşık 20 yıl önceydi. Dinleyicilerden çok olumlu tepkiler aldık. Turne kayıtlarından bir albüm yayımlandı. Max Reger’in iki dörtlüsünü kaydettiğimiz albüm de bizim için önemli bir sınavdı. Bu albümle Alman Müzik Eleştirmenleri Birliği Ödülü’nü kazanmıştık. 50 dakikalık yaylı çalgılar dörtlüsü icrası da dinlemesi de zor bir eser. Karmaşık ve aynı zamanda müthiş… Sonra Londra, Salzburg, Paris, Madrid’deki konserlerde de seslendirdik. Çok olumlu tepkiler aldık. Bu bize özgüven verdi.

Entonasyon dörtlüde ve
orkestrada aynı oranda önemli

Orkestranın internet sayfasından öğrendiğime göre her hafta ortalama üç konser veriyorsunuz. Buna en az üçer prova da eklediğimizde altı çalışma yapıyor. Dörtlüye nasıl vakit ayırıyorsunuz?
– Orkestra haftada beş prova yapıyor, üç konser veriyor. Ben üç başkemancıdan biriyim. İşbölümüyle çalışıyoruz. Her birimiz daimi şefimizle ayda üç konsere çıkıyoruz. Kalan zamanımı oda müziği çalışmalarına ayırıyorum. Burada önemli olan konu zamanı iyi kullanmak, iyi program yapmak.
Dörtlüyle önemli bir turneye çıkmanız gerektiğinde orkestra size özel izin veriyor mu?
– Diğer iki başkemancıyla konuşup program yapıyorum, sorun çıkmıyor.
Odamüziği ve orkestra çalışmalarını birlikte yürüten bazı sanatçılar entonasyon sorunundan yakınıyor. Orkestrada gür sesle çalmaya alıştıktan sonra dörtlünün incelik isteyen üslubuna uyum sağlamakta zorlandıklarını söylüyorlar. Benzer sorunları siz de yaşadınız mı?
– Kesinlikle yanlış bir değerlendirme bu. Biz orkestrada ve dörtlüde aynı üslupta çalarız. Orkestrada oda müziğinin inceliğini yakalamaya çalışırız. Entonasyon orkestrada da çok önemlidir. Berlin Filarmoni’nin dünyanın en iyi orkestralarından biri olmasında kuşkusuz bu yaklaşımın büyük payı var.
Peki dörtlüde ve orkestrada aynı anda çalmanın yol açtığı herhangi bir sorun yaşadınız mı?
– Başkemancının orkestradaki 50-60 çalgıyı ayırt etmesi, icra sırasında buna göre karar vermesi gerekir. Dörtlüyle çalıştıktan sonra orkestrayla konsere çıkmak sadece bu açıdan biraz zordur. Fakat ilk provadan sonra bu sorun da çözülür. Bir de işin politik boyutu var. (Gülüyor) Üç müzikçiyle iletişim kurmak, 50-60 kişiyle iletişim kurmaktan çok farklı.
Yaylı çalgılar dörtlüleri ve dinleyici kesimi açısından bugün ABD ve Avrupa arasında ne gibi farklar var?
– Yaylı çalgılar dörtlüsü, yan yana müzik yapmaya çalışan dört kişidir. Her birinin kişiliği farklıdır. Bu fark, dörtlüyü de diğerlerinden farklı kılar. Kıta, ülke, coğrafya bir yana en büyük fark kişiliklerden ve bunun oluşturduğu bileşimden kaynaklanır. Dünya artık büyük bir köy gibi. Herkes birbiriyle iletişim halinde. 10 yıl önce Florida’da Mahlasi’de konser vermiş, atölye çalışması yapmıştık. Eskişehir’deki konserimizden sonra kulise gelen bir müzikçi, bu çalışmaya katıldığını söyledi… Yani Japon öğrenci ABD’de eğitimini tamamlayıp, sonra Avrupa’da müzik yapabiliyor. Ya da bir Avrupalı tam tersi rotayı izleyebiliyor. Sonuçta yaylı çalgılar dörtlüleri arasındaki fark da müzikçilerin sanatçı kişiliğinden kaynaklanıyor. (Gençlerin yaşadığı en önemli zorluk da bu. Kopya olmak yerine özgün seslerini yaratmak.) Tokyo, Emerson dörtlüleri bu açıdan birbirinden farklı sese, yaklaşıma sahip. Biz ise Berlin Filarmoni’de dünyanın en önemli solistleri, şefleriyle çalışıyoruz. Bu da müzik anlayışımıza yansıyor.
Berlin Filarmoni’nin ismini taşıyan bir dörtlünün Kronos kadar maceraperest olması mümkün mü?
– Evet, böyle düşünmekte haklısınız… Ama biz orkestrayı değil, kendimizi temsil ediyoruz… (Gülüyor) Her dörtlünün farklı özellikleri var. Örneğin Emerson Dörtlüsü’nün harika Şostakoviç yorumları var. Ama bana sorarsanız Amerikalı yaylı çalgılar dörtlüleri Şostakoviç çalmamalı. Çünkü bu müziğin ruhunu kavramaları çok zor. Eserin ardındaki karmaşık öyküyle, Rus ruhunun özellikleriyle herhangi bir temasları yok. İşte budur farkı oluşturan. İstanbul’da harika geleneksel müzik örnekleri dinledim. Ama bu müziği dinlediğim icracılar gibi hakkıyla çalamayacağımı biliyorum. Örneğin, belki Rus dörtlülerin de Beethoven icralarıyla övünmeleri doğru olmaz. Çünkü onların çaldıkları Beethoven, Alman ruhundan farklı olacaktır.
Yani ulusal nitelik de dörtlülerin sesini oluşturmasında, başarısında çok etkili…
– Bazen evet… Geçmişte bu önerme kesinlikle doğruydu. Fakat günümüzde globalleşme nedeniyle istisnai durumlar oluyor.
Orkestrayla konser verdiğiniz ünlü solistler dörtlüyle ortak çalışma yapıyor mu?
– Birçok önemli sonuçla iletişimiz var. Yefim Bronfman’la Brams beşlisi, Andras Schiff’le Schuman beşlisi çaldık, harikaydı. Orkestraya sezonluk daimi solist olarak gelen (artist in residence) müzikçilerin oda müziği topluluklarımızla da çalışması gerekiyor. Dörtlüyle önemli eserler icra edeceksek bu solistleri bekliyoruz.

Strad’la oda müziği çalmadan
en az üç yıl çalışmak gerekir

Juilliard Dörtlüsü’nün birinci kemancısı Joel Smirnoff, üyelerinin kişiliklerini koruduğunu, icralarında da bunu yansıttıklarını söylemişti. Aynı konuyu Borodin Dörtlüsü’nün birinci kemancısı Ruben Aharonyan ’a sorduğumda “Biz tek ses olmaktan gurur duyuyoruz” cevabını vermişti. Siz hangi yaklaşımı benimsiyorsunuz?
– Bir dörtlünün özgün sesi karmaşık süreçlerden geçerek oluşuyor. Kişilikler, enstrümanlar, birlikte çalma deneyimi, dört müzikçinin hayal gücü, hayal ettikleri ses… Bunların hepsi önemli ayrıntılar. 24 yıl birlikte çalıştıktan sonra 2009’da çellist arkadaşımız Jan Diesselhorst’u ansızın kaybettik. Yerine Dietmar Schwalke geldi. Tınımız o gün değişti. Artık bambaşka bir grubuz. Dörtlüde çalan her müzikçi kendi tınısını bulmalı. Belki grubun karakteristik tınısı konusunda karar vermek birinci kemancının işidir ama gerçekte yaptığı diğer tınıların arasında çalmak, bunlara bütünlük kazandırmaktır. Her konser, prova böyle gelişir. Scwalke’nin gelişinden sonra yaşadıklarımızdan yola çıkarak bunları söyleyebilirim ancak… Uzun yıllar Petrus Guarneri etiketli bir keman kullanıyordum. Bir süre önce bir sponsor buldum. Stradivarius yapımı kemanla çalmaya başladım. Müthiş bir enstrüman. Fakat enstrümanla birlikte grubun tınısı da değişti.
Madem konu kemanlar ve ses karakterleri konusuna geldi, size Joel Smirnoff’un Stradivarius kemanlar konusundaki yorumunu sormak istiyorum. Biliyorsunuz Juilliard Quartet, Kongre Kütüphanesi koleksiyonundaki nadide Strad’ları kullanma hakkına sahip. Buna rağmen Smirnoff “Strad’lar konçerto çalmaya uygun, sesi gür enstrümanlar, yaylı çalgılar dörtlüsü için ideal çalgı oldukları söylenemez” demişti. Katılıyor musunuz bu yoruma?
– Kesinlikle doğru… Eğer Stradivarius alırsanız, dörtlüyle çalışmaya başlamadan önce en az üç, dört yıl çalmanız gerekir. Ancak bu deneyimden sonra çalgıyı kontrol etmeyi öğreniyorsunuz. Birkaç ayda uyum sağlamak mümkün değil. Çünkü çok güçlü çalgılar bunlar. Kontrol etmek zor. İki yılda bir Madrid’de, özel koleksiyondaki Stradivarius yapımı çalgılarla konser veriyoruz. Ardından bir başka İspanyol şehrinde kendi enstrümanlarımızla çalıyoruz. Geçen yıl bir arkadaşım iki konseri de dinledikten sonra “Evet, Madrid konseri çok güzeldi ama ben ikincisini tercih ederim. Kendi  enstrümanlarınızla çaldığınızda çok daha güzel renkler buluyorsunuz” dedi. Amadeus Kuvartet de Stradivarius ve del Gesu kullanıyor, harika renkler elde ediyor. Fakat uzun zamandır kendi çalgılarıyla çalıyorlar.

Örnek aldığım topluluk
Guarnieri Dörtlüsü

Bir önceki sorumu cevaplarken “grup üyelerinin hayal ettikleri ses”ten bahsetmiştiniz, yola çıkarken sizin grup için hayal ettiğiniz tını neydi?
– Berlin Filarmoni’nin üyeleri olarak tüm Beethoven, Brahms, Bruckner senfonileriyle birlikte yaşıyoruz. Bunlar hep hafızamızda. Orkestrada nefesli, vurmalı gibi pek çok farklı çalgı var. Dörtlüyle çalarken de bu tını zenginliğine ulaşmaya çalışıyoruz. Örneğin Brahms dörtlüsü yorumluyorsak, orkestra tınısını hayal ediyoruz. Bu açıdan düş gücümüz diğer dörtlülere oranla çok daha geniş, fantezilerimiz zengin.
Yani hayal ettiğiniz diğer dörtlülerden çok daha fazla renk içeren bir icraydı…
– Kendimize böyle bir niteliği atfetmemiz pek doğru olmaz…
Örnek aldığınız dörtlü var mıydı?
-Ben Guarnieri Dörtlüsü’nü örnek alıyorum. Hayalimdeki topluluk onlar…
Albümleriniz farklı çağlardan pek çok müzikçinin eserini içeriyor fakat yaşayan besteciler yok içinde. Neden?
– Bana birkaç isim verir misiniz, sizce kimlerin eserlerini seslendirebiliriz?
Yazılmış eserleri beğenmiyorsanız yaklaşımını beğendiğiniz bestecilere sipariş verebilirsiniz… Genç bestecilere fırsat verebilirsiniz?
– Mozart, Beethoven, Brahms harika eserler yazmış. Öncelikle bu eserleri hakkıyla icra etmek istiyoruz. Yaylı çalgılar repertuvarı çok çok geniş. Genç bestecilere eser siparişi vermek, onlara fırsat sağlamak farklı bir uğraş. Bu bizim işimiz değil.
Borodin Dörtlüsü gibi tüm Beethoven dörtlülerini kaydedebilirdiniz. Plak firmalarından teklif mi gelmedi yoksa siz mi tercih etmediniz?
– Tek sorun zamansızlık… Beethoven dörtlülerini gelecek yıl tamamlamayı hedefliyoruz. Dört eser kaldı: Razumovski dörtlüleri ve opus 74, 10’uncu dörtlü… Ardından Şostakoviç’in dörtlülerini kaydedebiliriz. Berlin’de tüm dörtlülerini bir konser serisinde seslendirdik.
Genç yaylı çalgılar dörtlüleriyle ilişkiniz var mı? Örneğin Alban Berg Kuvartet, birkaç genç yaylı çalgılar dörtlüsünü adeta evlat edinmiş durumda. Onların sanatsal gelişimini adım adım izliyor, birlikte konserler veriyor…
– Bizim bağlantı içinde olduğumuz bir genç dörtlü yok. Alban Berg Kuvartet sadece bu alanda çalışıyor. Biz orkestra müzikçisiyiz, zamanımız çok kısıtlı. Zaten bu nedenle büyük konser firmaları bizimle çalışmak istemiyor. Programımızı orkestraya göre ayarlıyoruz.
Son olarak gelecekle ilgili planlarınızdan bahsedelim isterseniz…
– Tatil… Öncelikle iyi bir tatil hayal ediyoruz. Şu anda 55 yaşındayım. 5 yıl sonra da aynı kalitede çalmayı hayal ediyorum. Aynı dileğim arkadaşlarım için de geçerli. Çünkü biliyorum ki bizden sonra bu dörtlü bitecek.

Orkestrayı farklı kılan
konser salonudur

Zor bir soruyla bitirelim bu söyleşiyi: Gramophone Dergisi’ne göre dünyanın en iyi üç orkestrası Berlin, Viyana filarmoni ve Concert Gebouw. Üçünü ekol ve özgün renkleri, karakteristik özellikleri açısından karşılaştırır mısınız?
– Bence orkestraları konser salonları yaratır. Viyana’daki Musikverein’ın tınısı o kadar büyük, o kadar ağır ki, burada çok hafif çalmak gerekir. Aksi halde konserler felakete dönüşebilir. Strauss gibi hafifçe akıp giden eserler zevkle dinlenebilir burada. Concert Gebouw da benzer nitelikte bir salon. Fakat daha güçlü. Burada da ses düzeyine çok dikkat etmek gerekir. Bizim salonumuzda ise güçlü bir ifadeyle çaldığınızda iyi sonuç alabilirsiniz. Bu nedenle provaları kendi salonumuzda yapmaya özen gösteririz. Bunun dışında Viyana, neşelidir; Berlin ise Alman ciddiyetiyle epeyce ağır… Globalleşme her ne kadar orkestraların tınısını zaman içinde birbirine benzetse de bizlerin görevi, geleneği korumak, bunu gelecek kuşaklara aktarmak…
(Serhan Yedig / Nisan 2012 / Andante Dergisi)

 

DÖRT EN İYİ

Yehudi Menuhin bir konser sonrasında “Müziği her zaman sizin kadar güzel çalanlardan dinlemek isterim” demişti.  20 yıl önce Londra’nın ünlü konser salonu Wigmore Hall’daki ilk konserleri geniş yankı uyandırmış, İngiliz eleştirmenler onları “dört en iyi” nitelemesiyle değerlendirmişti. Berlin Filarmoni Dörtlüsü, 1984’te, dönemin başkemancısı tarafından kuruldu. Diğer üç üyesi de çello, viyola ve ikinci keman gruplarının liderleriydi. Latin Amerika’dan Uzakdoğu’ya pek çok ülkede konser verdiler. Yıllarca üst üste Carnegie Hall’dan, Salzburg Festivali’ne pek çok önemli salonun, festivalin programında yer aldılar. 2006’da özel daveti üzerine Vatikan’da Papa 16’ncı Benedict’e çaldılar. İspanya Kralı’nın daveti üzerine, saraya ait Stradivari yapımı enstrümanlarla, Palacio Real’de birçok konser verdiler. Berlin’de Şostakoviç ve Beethoven’in tüm yaylı çalgılar dörtlülerini seslendirdikleri konser serileri ilgiyle karşılandı. Beethoven albümleri iki kez oda müziği kategorisinde ECHO Klassik ödülü aldı. İlk 24 yıl üyeleri değişmeyen dörtlünün çellisti Jan Diesselhorst aniden öldü, yerini orkestradan Dietmar Schwalke aldı. Dörtlünün üyeleriyle ilgili ayrıntılı bilgiyi Berlin Filarmoni Dörtlüsü ’nün web sayfasında bulabilirsiniz.

 

BAŞKEMANCILIĞA KARAJAN ATAMIŞTI

Polonyalı kemancı Daniel Strabrawa (56), Krakow Müzik Akademisi mezunu. 1979’da Polonya Radyo Senfoni Orkestrası’nın başkemancılığına atandı. 1983’te Berlin Filarmoni’nin birinci keman grubuna kabul edildi. İki yıl sonra Berlin Filarmoni Dörtlüsü’nün birinci kemancılığını da üstlendi. 1986’da Herbert Von Karajan tarafından “Karajan’ın başkemancısı” olarak bilinen Michel Schwalbe’nin yerine atandı. Bu görevini sürdürürken orkestranın akademisinde ders verdi. Stabrawa, 1994’ten bu yana orkestra şefliği de yapıyor. Bir süre Bromberg’deki Kapela Bydgostiensis’in müzik yönetmenliğini üstlenen sanatçı eşi, piyanist Elzbieta ve kemancı kızı Maria’yla birlikte 2008’de Berlin Stabrawa Topluluğu’nu kurdu. Eşiyle Karol Szymanowski’nin eserlerine odaklanan konserler veriyor.

 

BERLİN FİLARMONİ ODA MÜZİĞİ TOPLULUĞU ZENGİNİ

Berlin Filarmoni’nin web sayfasında yer alan bilgilere göre, orkestra üyelerinin kurduğu, faaliyetini sürdüren oda müziği topluluklarının sayısı 30’u buluyor. Sadece yaylı çalgılar topluluklarının sayısı 10. Bunlardan üçü dörtlü. Aralarında üçlüler, 12 çellist, hatta kamerata gibi farklı boyutlarda gruplar var. Orkestra üyelerinin ayrıca altı nefesli sazlar topluluğu, dört yaylı ve nefesli, dört piyanolu üçlü, dört piyanolu, nefesli ve yaylılar grubu, iki yaylılar ve sürekli bas topluğu bulunuyor.

Linkler

Daniel Stabrawa’nın biyografisi

Dörtlünün web sayfası

 

 

Share.

Leave A Reply

thirteen + nineteen =

error: Content is protected !!