Christian McBride / Kontrbas toprak anadır, şanslıyız artık dinleyiciler kıymetini biliyor

0

Caz jargonunda basçılar ve davulcular temel ustalarıdır. İsviçre saati gibi tıkır tıkır işleyen ritmik yapıyı koyarlar ortaya, müziğin temelini yaratırlar. Sonra piyanistler, saksofoncular, gitarcılar, şarkıcılar ve bilimum ahali gelir inşaat sahasına. Katedral gibi gözalıcı yapılar inşa edilir temel üstüne. Çürükse eğer temel, diğerlerinin hali nice olur. Christian McBride da bir temel ustası. Time dergisince “Charles Mingus’tan bu yana yetişen en umut verici, çok yönlü caz basçısı” ilan edildi. Saksofoncu Joshua Redman ondan bahsederken “Parçanın temelini atar, siz üstünde yükselirsiniz. Eğer hayatta deha diye bir şey varsa o gerçek bir dahidir” diyor. 2000’de İstanbul Caz Festivali’ne geleceği açıklanan McBride’ı, bir pazar sabahı konser için gittiği Iowa’daki otel odasında yakaladık. Uykulu gözlerini oğuşturup, kahvesini yudumlarken ifadesini aldık.

Öğrencilik günlerinde Wynton Marsalis’le karşılaşmasaydım bugün çok farklı bir yerde olurdum, diyebilir misiniz?
– Eminim çok farklı yerde olurdum. Sanırım akustik caz üzerinde yoğunlaşmaz, akustik basta bu düzeyi yakalamazdım. Müzik dünyam bu kadar zengin olmazdı. Şimdi elektro bas çalıyor, akustiğe dokunmaktan korkuyor olurdum. Marsalis çok etkileyici bir insan. 14 yaşında bana elektrik bası bırak, Oscar Pettiford, Paul Chambers’ı incele dediğinde, iyi ki öğüdünü ciddiye aldım.
Üçüncü CD’nizde değişik türleri bir araya getirip yorumladınız. Adını “Aile İlişkisi” koydunuz. Değişik türlerin müzik ailesinin parçası olduğunu, birlikte algılanmaları gerektiğini söylediniz. Aradan geçen iki yılda aile bireyleri içinde herhangi biriyle muhabbetiniz arttı mı?
– Uzun zaman sadece akustik caz üzerinde yoğunlaşmıştım. Bu sayede kendimi geliştirdim. Fakat daha önceleri klasik, blues, fusion, hip hop, kısacası her şeyi dinlerdim. Son iki yıldır bu günlere geri döndüm. Değişik türleri dinlemek beni zenginleştiriyor, tazeliyor.

Mingus demeyin, bozuluyor

İlla da akustik caz, demiyorsunuz artık; öyle mi?
– En iyi müzik, en iyi esin caz çalmaktır. Elektronik ya da akustik. Müziğin ögeleri, doğaçlama çaldıkça ortaya çıkıyor. Şu anda birçok şeyi aynı anda deniyorum. Kulağımı, içgüdülerimi izleyip en iyisini bulmaya çalışıyorum.
Altı yıl önce bir röportajda, dinleyicilerin basçıları pek önemsememesinden yakınıyorsunuz. Şimdi işler çok değişti, Charlie Haden, Ron Carter süperstar, Jaco Pastorius efsane muamelesi görüyor. Hâlâ şikayetçi misiniz, değişim sizi etkiledi mi?
– Kişisel yakınma değildi bu. O günlerde her konserden sonra birileri gelip sololarım üzerine yorum yapıyor, övüyordu. Çünkü Mingus’a benzetiliyordum. Şikàyetim, kıymeti bilinmeyen basçılar adınaydı. Evet, artık bu günler geride kaldı. Dinleyiciler daha özenli. Ama CD satışları hızla düşüyor, anlayana aşkolsun.
Sırası gelmişken soralım: Mingus’a benzetiliyorsunuz. Ama onun adından pek söz etmeyip ısrarla, ustalarım Ron Carter ve Jaco Pastorius diyorsunuz. Bu işte bir gariplik var sanki.
– Bu yorumu yapanlar Mingus’tan başka basçı bilmediği için adını kullanıyor galiba. Mingus takdir ettiğim bir usta, ama pek fazla ortak özelliğimiz olduğunu sanmıyorum.
Akustik ve elektronik basın sözcüklerle portresini çizseniz, ne derdiniz?
– Akustik bas toprak anadır. Her tür güzel, akışkan müzik bu çalgıdan kaynaklanır. Eline kontrbas almayan bir basçının hayatı boşa geçmiş demektir. Bas gitar ise toprak ananın kızlarından biri. Teknik olarak ikisi de aynı benim için. Mingus’a benzetilirken elime bas gitar alıp çalmakta çok zorlandım önceleri. Sahnede Miles gibi sırtımı izleyiciye dönüp çalıyordum. Özgüven kazanmam zaman aldı.

Söz verdi, solo da çalacak

Solo konser vermeyi, CD kaydetmeyi düşünüyor musuz?
– İki yıl önce bir caz festivalinde solo akustik ve elektro gitar çaldım. Günün birinde, yayımlayacak plak firması bulunursa, kayıt da yapmak isterim.
Alaattin’in sihirli lambası elinizde olsaydı, birlikte çalmak için, caz tarihinden kimi seçerdiniz?
– Duke Ellington, Eric Dolphy ya da 1960’ların herhangi bir motown grubunu. Şimdilerden ise Joe Zawinul’u.
Yeni albüm “Sci Fi”de neler var. ‘Aile’ye yeni fertler katıldı mı?
– Hayal gibi bir albüm oldu. Dörtlünün yanısıra beş konuk sanatçı var. Birileri ECM albümü gibi oldu dedi. Bir tür akustik fusion albümü, çağdaş caz yaptığımız.
İstanbul konserinin repertuarında neler var?
– Ağırlıklı olarak yeni albümden çalacağız. Daha önceki albümlerden seçtiğimiz parçalar da olacak.
Ya solo bas için birkaç parça?
– En az bir parça çalacağım.
Söz mü?
– Söz…

MEKTEPLİ BASÇI: Christian McBride (28) sekiz yaşından beri bas çalıyor. Babası ve amcasının yönlendirmesiyle, onların plaklarını dinleyerek cazı sevdiğini anlatıyor. Philadelphia Sanat Koleji’nde kontrbas öğrenimi görürken Wynton Marsalis’le karşılaşması McBride için dönüm noktası oldu. Tanıştıktan bir gün sonra ünlü trompetçinin Müzik Akademisi’ndeki grubuna davet edildi ve akustik caz cephesinin neferleri arasına katıldı. 1989’da bursla müziğin Kàbe’si Julliard’a kabul edildi. Ama New York’a taşınmıştı ve caz virüsü kanına girmişti. Okulu bırakıp Freddie Hubbard, Benny Green’le çalmaya başladı. O günden bu güne 50’ye yakın albümde yer aldı, Chick Corea’dan Wayne Shorter’a, Kathleen Battle’dan Ray Brown’a kadar birçok ünlüye eşlik etti; Joshua Redman, Roy Hargrove, Wallace Roney gibi fişekleri ateşledi. Berklee’de mastır dersleri veren McBride son beş yılda grubuyla dört albüm kaydetti. Beşinci ve belki de en iddialı albümü “Sci Fi” önümüzdeki günlerde Verve’den piyasaya çıkacak. Bu albümde McBride ve grubuna Herbie Hancock , David Gilmore, Diane Reeves, Toots Thielemans, Cames Carter da katılıyor.
(Serhan Yedig / 8 Temmuz 2000 / Hürriyet)

Linkler

Kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

two × 5 =

error: Content is protected !!