Teodosii Spassov / Broadway’in sihirli kavalcısı

0

Bozkırın ve dağların sesi, çobanların can yoldaşı kaval, Bulgar virtüöz Teodosii Spassov’un elinde aslan kesildi. Amerikalı eleştirmenlerin Jethro Tull’ın kurucusu, flütçü Ian Anderson’a benzettikleri Spassov’un yıldızı 10 yıl önce Amerika’da parladı. Hem Gershwin Tiyatrosu’nda “Riverdance” müzikalinde hem de Knitting Factory’de çalıyor. 2000 yılında Türkiye’de de satışa çıkan ilk CD’si “Fish Are Praying For Rain”i dinleyince dayanamadık, New York’tan arayıp “Nasıl oluyor da kaval böyle çalınabiliyor usta” diye sorduk.

Kaval çoban çalgısı olarak bilinir, o müthiş tekniğinizle hiç koyunlara çaldınız mı?
-Tabii, çook…
Ayakları düğüm olmuştur herhalde…
-(Gülüyor) Müzik okulunda öğrenciyken, öğretmenim her yaz ödev verirdi bize. Köylere gider, egzersiz olarak koyunlara çalardık. Bu yolla halk müziğinin, kavalın gerçek ruhunu yakalayacağımızı söylerdi. Genç müzikçi dağ başında çoban ve koyunlara çaldığında o duyguyu kalbine yerleştirir. Daha sonra istediği ortama gidebilir. Ben de çok egzersiz yaptım. Bazen, özellikle kulüplerdeki konserlerden sonra sonra arkadaşlarıma şunu söylüyorum: Koyunlara çalmak insanlara çalmaktan daha zevkli. Çünkü müzik başladı mı heykel gibi durup pür dikkat dinliyorlar.
Arada bir de olsa, hâlâ koyunlara çalıyor musunuz?
– New York’tan ya da uzun konser turnesinden döndükten sonra küçük bir kasabada yaşayan ailemin yanına giderim mutlaka. Dağda bayırda çalarım. Duygu dünyamı New York’tan köyüme ayarlamak için bire birdir bu yöntem.

Kudsi Erguner’e hayranım

Folktan yola çıkan, rock ve caza uzanan geniş perspektifli bir müziğiniz var. Flüt, armonika ya da klarnet dururken neden kavalı seçtiniz?
– Babam geleneksel Bulgar halk müziğini çok seviyordu. Bana da halk müziğini sevdirdi. Kaval çalmam için beni yönlendirdi. İyi ki böyle yapmış. Bu çalgı başlıbaşına bir dünya.
Flüt ve duduktan başka ensrüman çalıyor musunuz?
– Akordeon, piyano ‘kullanıyorum.’ Sadece kaval ve duduk için çalıyorum diyebilirim.
Kavalınız özel üretim mi?
– Bulgaristan’da birkaç büyük usta var kaval yapan. Ben kuşaklar boyu bu işi yapan bir ailenin kavallarını kullanıyorum. Orta Bulgaristan’ın dağlarından seçtikleri çok özel ve çok sert bir ağaçtan yapıyorlar.
Anadolu’nun kaval geleneği hakkında neler biliyorsunuz?
– Konservatuvarda Türk Halk Müziği ile ilgili birçok şey öğrendim. Fakat kaval geleneği hakkında derinlemesine bilgim yok. Bildiğim bizim Balkan etkisiyle, Anadolu’nun ise Doğu etkisiyle kaval çaldığı. Daha çok tasavvuf müziğini biliyorum. Kudsi Erguner’in hayranıyım mesela. 1980’lerde Bulgar Caz Beşlisi’yle Ankara’ya gelmiştim. Geçen mayısta da Tekfen Senfoni Orkestrası’yla Efes’te konser verdim. Birçok kavalcıyla tanıştım. İlginç bulduğum kayıtları toparladım.
Albümünüzü neden caz üçlüsü formunda kaydettiniz?
– Folktan sonra müzik serüvenimde ikinci durağım caz. Akademi’de Jazzland diye bir grubum vardı. Okuldan sonra bir yıl caz grubunda solistlik yaptım. Jamsession’larda çaldım. Albüm yapmaya karar verince de benimle aynı müzik dilini konuşan iki yakın arkadaşımla çalayım, dedim. Davulcu Hristo Yotzov Sofya Müzik Akademisi’nde profesör, piyanist Roumen Toskov iyi bir besteci ve düzenlemeci. Türlerin, formların sınırlarına takılıp kalmadan özgürce müzik yapabildiğim için bu üçlüyü kurdum. Temeli geleneksel ögelere dayanan, çağdaş duyarlılıkla oluşturulan bir müzik bu. Çeşitli coğrafyalarda çalınan tüm ezgiler ve caz esin kaynağımız.

Balkan projesi sürüyor

Albümdeki “Tudorka” ve “Ponyakoga – Nikoga” çok etkileyici, yürek burkan ezgiler. Dinlerken öykülerini merak ettik…
– Tudorka babaannemin adı, ona yazmıştım. Babam dinlediğimde, bunları nerden biliyorsun, diye sordu. Meğer babaannem gençliğinde bir delikanlıya aşık olmuş, ailesi başkasıyla evlendirmiş. Diğeri ise ‘Bazen – Asla’ adını taşıyor. Bulgaristan’da farklı bir siyasi yapı varken insanların birbiriyle özgürce iletişim kurabilecekleri bir dünya düşlemiştim. Sistem değişti, ama hayalim hala çok uzakta. Ezgilerin ardında bu iki tablo var.
Kavalınızla özlemin resmini çizdiniz yani…
– Çalarken farklı dünyaları dolaşıyorum. Bir dinleyicinin vücuduna giriyor, oradan dağlara, çayırlara uzanıyorum. Balkanlara özgü tipik bir duyarlılık bu. Müzikçi değilim o anda. Meditasyoncu gibiyim ve dinleyicimle meditasyon yapıyoruz.
Bulgaristan’dan Broadway’e ışınlanmanız nasıl gerçekleşti?
– Yıllardır çeşitli gruplarla Japonya’dan Avustralya’ya, Amerika’dan Avrupa’ya kadar birçok ülkede konser veriyorum. Bir süre önce Broadway’de sahnelenecek bir İrlanda müzikali için teklif geldi. İki aydır Gershwin Tiyatrosu’nda ‘Riverdance’de çalıyorum.
Son olarak yeni projelerden bahsedelim.
– Balkan Projesi adlı çalışmam kasımda kaydedilecek. Her ülkeden bir müzikçi, Türkiye’den de bir perkusyoncu katılacak bu projeye.
(Serhan Yedig / 11 Kasım 2000, Hürriyet)

Linkler

Wikipedia biyografisi

Share.

Leave A Reply

14 + 10 =

error: Content is protected !!