Jack DeJohnette / Cinuçen Tanrıkorur deyince akan sular durur

0

Biz davulcu Jack DeJohnette’ı yıllardır Keith Jarrett’la Türkiye’ye gelir gider, çevresiyle hiç ilgilenmez sanırdık. Bir zamanlar İstanbul zillerine tutkundu, onu bile unuttu bilirdik. Meğer Cinuçen Tanrıkorur, Fahrettin Yarkın gibi dostlar edinmiş. Sufi kültürünü, ritmlerini öğrenmiş. 1998’de İstanbul Caz Festivali’ne iki şaşırtıcı projeyle katıldı. Binbir ricayla randevu aldık. Amerika’daki evinden aradık. Yeni çalışmalarını ve Tanrıkorur’la dostluğunu konuştuk.

Röportaj öncesinde festival yöneticisi dostumun Jack De Johnette’la ilgili verdiği ipucu moral bozucuydu. “İşin zor” dedi. “Keith Jarrett soğuk bir kişi olarak bilinir. Zaman içinde onunla bile ahbap olduk. Jack DeJohnette yıllardır gelir gider; ağzından evet, hayır ve teşekkürün dışında laf duymadım…” Derin bir “off” çekmiş olmalıyım ki hemen ardından ipucu geldi: “Bir de rutinimiz vardır: Her konserden önce arar, lütfen Cinuçen Tannkorur’u davet edin, der. Ararız; genellikle bir işi vardır. Konserden sonra DeJohnette üzgün bir ifadeyle gelir, Cinuçen Bey’i dinleyiciler arasında göremediğini söyler.”
Röportaj talebiyle, iki haftada en az on kez Hollanda’daki konser organizatörünü arayan, New York’u faks bombardımanına tutan, hiç bir sonuç alamayan gazeteci için bundan güzel fırsat olur mu? Hemen Tannkorur’u aradım. Dostluğun sırrını çözmek, yardım istemek için. Meğer epey ağır bir hastalık geçiriyormuş. Amerika’da iki ameliyat olmuş.
İki gün sonra DeJohnette’ın faks numarası geçti elime. Caz ekinden, röportaj konusundan bahseden uzunca bir mesaj gönderdim. Bir saat sonra faks mesajım aynen geri geldi. Köşesine dört kelimelik bir not düşülmüştü: “Lütfen yarın saat 12’de arayın.”

Ufuk açan tanışma

Söyleşimizde DeJohnette’ın şifresin çözmek, “konuşkanlaştırmak” için iki anahtarım vardı, ilkini denedim önce. On küsur yıldır bıkmadan dinlediğim kısacık bestesi “Lydia”dan bahsedip şükranlarımı sundum. “Eşiniz ne kadar şanslı” dedim. Soprano saksofon için yazılan parçayı eşine adadığını biliyordum, içten bir sesle karşılık verdi: “Aslında ben çok şanslıyım onunla yaşadığım için. Parçanın içindeki sevginin size kadar ulaşması ne güzel…”
Sonra Cinuçen Tanrıkorur’la dostluğunu sordum. Sesi değişti. Üzgün bir tonda hastalığından haberdar olduğunu söyledi: “Geçen hafta konuştuk. Sağlığına kavuşmak için mücadele ediyor, îş zor. Umarım iyileşir, birlikte bir şeyler yaparız.”
DeJohnette, Tanrıkorur’la 1993’te İstanbul’a geldiğinde tanışmış. Buluşmayı sağlayan kişi İngiliz gazeteci James Wilde. Bir akşam yemeğinde ünlü davulcuyla Cinuçen Tanrıkorur’u ve Fahrettin Yarkın’ı bir araya getirmiş. “Sohbet ettik. Birlikte bir şeyler çaldık. 1995’te geldiğimde Tanrıkorur beni evine davet etti. Sufi müziğinden örnekler çaldı, kendi bestelerini dinletti. Çok etkilendim. Bana geleneksel bir vurmalı çalgı (Daire) hediye etti. Son albümümde Cinuçen için yazdığım bir bestede bu enstrümanı kullandım. Cinuçen çok sevdiğim ve çok saygı duyduğum bir kişi…”
Türkiye’den son dönüşünde yanında tasavvuf müziğinden örnekler götürmüş DeJohnette. (Süleyman ve Kudsi Erguner’in albümleri) Tasavvuf felsefesiyle ilgili kitaplar bulup okumuş. “World Music kapsamına giren her ürün beni ilgilendiriyor. Sufi müziğinin farklı bir boyutu var. Sağaltıcı (healing) ve arındırıcı etkisi çok güçlü.”
Türk Müziği ritmleriyle arası nasıl; Tannkorur ve Yarkın’la çalışırken kafasını karıştıran 9/8’liklerin sırrını çözebilmiş mi acaba? “Bazı Hint ritmleri de çok karmaşık. Neyseki metronom var. Ben hep metronoma güvendim. Ritmleri matematik kesinlikle algılamanızı sağlıyor. Sufi müziği ritmlerini çözmenin kolay olduğu söylenemez ama çok zorlandığımı da söyleyemem.”
Jack DeJohnette festivale son albümüne adını veren “Oneness” projesiyle geliyor. Modern Drummer’da yayımlanan röportajda bu çalışmayla ilgili ipucu vermiş: “Bu grup egzotik ritmlerle diğer topluluklarımdan çok daha farklı bir atmosfer yaratıyor. Müziğimiz coşku ve yaşama sevinci dolu, sağaltıcı aynı zamanda. Dinleyicilerin müzikle harekete geçecekleri, ayağa kalkıp vücutlarıyla müziğe katılabilecekleri ortamlarda konser vermek istiyorum. İlkel kabilelerdeki müzikçi, dinleyici ilişkisi de böyleymiş.”
Yani, bir tür “vecd” halinden söz ediyor DeJohnette. “Keith Jarrett sayesinde mum gibi oturup konser dinlemeye alıştık. Biliyorsunuz öksürüğe bile tahammülü yoktur. Harekete geçirmekte zorlanacaksınız” diyoruz şakayla karışık. Cevabını inşallah Jarrett duymaz: “İsterseniz Standarts müziğini de böyle dinleyebilirsiniz. Kime zararı olabilir ki?”
“Oneness, her tür etkileşime açık. içinde elektronik de var, akustik de. Doğu, Ortadoğu, Uzakdoğu, Afrika ve diğer tüm ritmlere, ezgilerine açık. Dinleyicisini iletişime, yerinde sallanmaya, ritm tutmaya teşvik ediyor. Oturarak dinlenebilecek bir müzik değil. Bu projede dinleyicimizle birlikte interaktif etkileşime açık yaratıcı bir süreç oluşturmaya çalışıyoruz.”

Yarkın’a çarpan piyango

Festival konserinin ikinci yarısında Jack DeJohnette, Yarkın Türk Ritmleri Topluluğu’yla çalacak. Söz konsere gelince, repertuarın ayrıntıları üzerine konuşmaktan kaçınıyor. Anlaşılan sürprizleri son ana saklamaktan yana…
“Yarkınlar son çalışmalarından oluşan bir kaset gönderdi. Perspektifi olan, adanmışlığı yansıtan, saf bir müzik çaldıkları. Zaten onları istanbul’da da dinlemiştim. Konserden üç gün önce geleceğim. Birlikte prova yapacağız. Doğaçlama ağırlıklı sürprizlerle dolu bir konser olacak…”
Konserin ardından birlikte bir plak çalışması beklenebilir mi? “Bakalım konser nasıl olacak; sonucu birlikte göreceğiz…”

Diplomalı ritmciler

John Coltrane, Bill Evans, Thelonius Monk, Stan Getz gibi caz efsanelerine eşlik etmiş usta bir davulcudan övgü alan Yarkın Türk Ritmleri Topluluğu’na gelince. Grup, 1995’ten beri bir arada. 1995’te Boğaziçi Üniversitesi’nde ilk konserlerini gerçekleştirmişlerdi. O tarihten bu güne CRR’de beş konser verdiler. Özellikle 1997 Mart’ında Amerikalı Rova Saksofon dörtlüsüyle verdikleri konser geniş yankı uyandırdı.
Topluluğun sanat yönetmeni Fahrettin Yarkın “1990’da Japonya’ya gittiğimde bir ritm okulu gördüm, bir perkusyon grubu kurma fikrini bana bu okul verdi” diyor. “Bizde müthiş bir perkusyon zenginliği var. Davulundan, el maşasına, bendir, kudüm, darbuka, tefe kadar onlarca enstrüman. Bu ses zenginliğiyle yapılabilecek çok şey var. Biz bu çeşitliliğe testi, sini gibi günlük hayattan aldığımız objeleri de kattık. Zengin tınıya sahip bir grup oluşturduk. Enstrümanlarımızla birlikte ritmlerimizi de dünyaya tanıtmak istiyoruz.”
Yarkın’m anlattıklarına bakılırsa bizim perkusyoncular bile sayelerinde bilgi dağarcıklarını genişletiyor: “Jack DeJohnette’a İstanbul’daki bir konseri öncesinde daire hediye etmiştik. Konserde çaldı. Olay oldu. Can Kozlu gelip sordu, bu nedir, diye. Üç dört perkusyoncu daha istedi. Hepsine birer tane yaptırdık.”
Yarkın Türk Ritmleri topluluğu başlangıçta dokuz perkusyoncudan oluşuyormuş. İstenilen tını elde edilemeyince kadro dörde inmiş. (Fahrettin – Ferruh Yarkın, Bekir Sakarya, Baykal Doğan) Ana kadroya her konserde konuklar katılıyor. Festivalde neyzen Volkan Yılmaz, klarnetçi Göksün Çavdar ve perdesiz gitarıyla Erkan Oğur da dörtlüye katılacak.
Grubun asli ve konuk tüm üyeleri İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’ndan. Yarkın Kardeşler, TRT’de görev yapıyor. “Çalışmalarımız Klasik Türk Müziği kaynaklı olmasına rağmen caza anlayış olarak çok yakın” diyor Fahrettin Yarkın. “Cazdaki gibi ana temamız var. Ağırlık perkusyonlarda olmak üzere her enstrümana solo yapacağı özgür alanlar yaratıyoruz. Çaldığımız müziğin önemli bölümü emprovize…”
Yarkın Ritm Topluluğu’nun henüz hiçbir çalışması yayımlanmadı. Birkaç ay önce Amerika’da dört ayrı CD oluşturacak kadar kayıt yaptılar. “Osmanlı sultanı bestekarların eserlerini, Rum ve Ermeni bestekarlardan eserleri, köçekçeleri ve bazı saz eserlerini kaydettik. Bunlar ABD’de yayımlanacak.”
Yarkınlar’ın Jack De Johnette’la tanışması sürpriz olmuş.  “Biliyor musunuz, James Wilde’ın akşam yemeğinde buluştuğumuzda Jack’in kim olduğunu bilmiyordum” diye anlatıyor Yarkın gülerek. “Seramikten ilginç bir perkusyonu var. Onda bazı Türk ritmlerini çaldım. Çok şaşırdı. Sonra dost olduk. Her gelişinde beraber çalıyoruz. Aslında İstanbul konserini de Cinuçen Bey’le beraber gerçekleştirecektik. Hastalanınca aramıza katılamadı.”
Topluluk Jack DeJohnette’la işbirliğine World Music dünyasında adlarını duyuracak bir fırsat olarak bakıyor. Zaten röportajımızda da ünlü davulcu DeJohnette bu konuda çaba gösterdiğini söylüyor… Yarkın’ın söylediğine bakılırsa, konser repertuvarı sürprizlerle dolu. Aslında bizleri şaşırtmak için fazla çaba göstermeleri gerekmez. Doğu ve Batı’dan usta perküsyoncuların buluştuğu bir akşam bile başlı başına sürpriz sayılmaz mı?
(Serhan Yedig / Haziran 1998 / Aktüel)

Linkler

Biyografisi

Kişisel web sayfası

Share.

Leave A Reply

4 × one =

error: Content is protected !!