Egzantrik kişiliği, sahne ve kalabalık korkusu dahil fobileri, evlilikleri, genç aşıkları, skandal yaratan konser iptalleri, özgüven krizleri, kansere karşı yürüttüğü uzun mücadelesiyle son 40 yılın en çok konuşulan piyanistlerinden biri Martha Argerich. Prokofiyef, Chopin yorumlarıyla hafızalara kazınan, Beethoven, Ravel yorumlarıyla Grammy kazanan piyanistin Türkiye’de konser vermesi için festivaller, kültür merkezleri yıllardır uğraşıyordu. Onu ilk kez ağırlamak, 2011’in ilk günlerinde İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi’nin konser salonu Albert Long Hall’a nasip oldu…
“Neden müzik dünyasında hep skanllarla anılıyorum, anlamıyorum…” 2000 Martı’nda New York Times’ta yayımlanan röportajda Martha Argerich saf bir çocuk edasıyla soruyor. Tam 20 yıl sonra, basına kapısını açtığı ilk röportajda, kendisini savunmaya çalışırken sorusunun cevabını kendisi veriyor: “İptal ettiğim konserlerin sayısı, çaldıklarımdan az. Evet, 1968 kışında Leonard Bernstein yönetiminde New York Filarmoni’yle konseri de son dakikada iptal etmiştim. Yaptığım korkunç bir şeydi. Nedeni sağlık değildi, başka problemler vardı. O zamanki menajerim çok komik adamdı. Konserden sonra telefon edip, Lennie kendisi çaldı, müthiş bir başarıydı, sana sevgilerini gönderdi, dedi…”
Ardından kahkahalar, kahkahalar…
Bir değil, tam iki küçük çocuk
Bugün, 70 yaşına bir yıl kala, üç torununa rağmen hâlâ kocaman bir çocuk Martha Argerich. Çılgın, isyankar, maceraperest, sürprizlerle dolu. Hem günlük yaşamında hem de sahnede. Üçüncü eşi, piyanist Stephen Kovacevich, 18 aylık evliliklerinde bunu net olarak görmüş. “Senin içinde iki çocuk var, kız beş, oğlan 14 yaşında” demiş. Hocası, ünlü piyanist Gulda daha özel bir yorum getirmiş: “Sen hermafrodit olmalısın!”
Yorumları kadar özel hayatı ve sahnedeki maceralarıyla da efsaneleşen Argerich, tam 40 yıl basınla köşe kapmaca oynadı. Röportajları reddetti, kabul ettiklerinde sorulara kaçamak cevaplar verdi. Bu sayede seffaf bir tülün arkasına saklanıp, dinleyicilerinin merakını kışkırttı. Taa ki 2002’de hazırlanan belgesel “Martha Argerich: Gece Konuşmaları,” 2008’de piyasaya sürülene kadar. “Tüm o teşhirciler özel yaşamlarının filme dönüştürülmesinden mutlu olur, ben olmam” sözleriyle başlayan belgeselde, Argerich öyle itiraflarda bulundu ki, klasik müzik dünyasında günlerce konuşuldu.
Piyanist filmde takıntılarını, korkularını, çılgınlıklarını çekinmeden anlatıyordu. Yakın dostu, çellist Misha Maisky gibi astrolojiye meraklıydı. Hiçbir zaman yeterince özgüveni olamamıştı. Kimi zaman, gelecekteki konserleri düşünürken müthiş panik krizleri yaşıyordu. Ağzına kadar dolu bir salonda, sahnede yaşayacağı olmadık terslikleri hayal ettikçe, dizleri titriyor, ayakları istem dışı olarak yeri dövüyor, yüzü kızarıyor, burnu akıyordu. Gençliğinde miyoptu. Sahnede gözlüksüz çıkar, kimi zaman piyano tuşları ona timsahın dişlerini çağrıştırırdı. Yılların tecrübesi, hatta Grammy ödülleri sahne korkusunu silememişti. “Floransa’daki bir konsere, son dakikada çıkmamaya karar verdim. Menajere kazayla parmağımı kestiğimi söyledim. Gördüğünde inanması için makasla küçük bir kesi yapmaya çalışırken elimi yardım. Sonraki konserleri de iptal etmek zorunda kaldım” diyordu.
Doktor olmak istemişti
Tüm bu özgüven krizlerinin kökleri Argerich’in Arjantin’deki çocukluk yıllarında saklı… Üç yaşında, yuva arkadaşının “bunu çalmayı beceremezsin” lafı üzerine piyano başına oturan, oyun oynarken yeteneği keşfedilince taburesinden kalmasına izin verilmeyen talihsiz bir çocuk Argerich. “Öğretmen annemi çağırdı, annem hemen ders aldırmaya başladı. Piyanoyu sevdim ama piyanist olmak istemedim hiç. Pişman oldum, piyanodan nefret ettim. Hâlâ piyanistlikten memnun değilim, elden ne gelir ki tek yapabildiğim iş bu. Doktor olmak istemiştim.”
İlk hocası Vincente Scaramuzza saplantılı, sadist bir eğitimciydi. Neredeyse kırbaç zoruyla beş yılda müthiş bir teknik ve şarkı söylermişcesine çalma yeteneğini kazandırdı küçük kıza. Ders arkadaşı Daniel Barenboim keyifle derslere koşarken, o saklandığı masanın altından her seferinde sürüklenerek çıkarılıyordu.
Ünlü piyanist Friedrich Gulda, Buenos Aires’e konsere geldiğinde Argerich 11 yaşındaydı. Ustanın stiline hayran kaldı. Konser sonrasında rica ettiler, onu dinlemeyi kabul etti. “Önce kendisi piyanonun başına oturdu. Beethoven çaldı, bazı ayrıntılarda hâlâ kararsız olduğunu anlattı bana. Rahatladım. Sonra ben ona çaldım. Bach’tan sonra sıra Schubert’e gelince, biz aynı ailedeniz, dedi. Viyana’ya gidersem, yardıma söz verdi.”
Aynı günlerde küçük kız Schumann, Beethoven’in piyano konçertosunu çalmış, şöhreti Başkan Peron’a kadar ulaşmıştı. Annesiyle başkanlık sarayında bir konsere davet edildi. Sonrasında dileği sorulunca “Viyana’da Gulda’yla çalışmak istiyorum” deyiverdi. Peron’un mucizelere ihtiyacı vardı. Küçük kızın ekonomist babası o yıl Arjantin’in Viyana Büyükelçiliği’ne ticari ateşe atandı, annesi Juanita’ya da elçilikte iş verildi.
Ödüller, ödüller
Gulda “Bir sonraki derse Ravel’in Garpard’ını, Schumann’ın Abegg Varyasyonları’nı istiyorum” dediğinde beş günde iki eseri çıkacak kadar çılgınca çalıştı Argerich yeni vatanında. Annesinin zoruyla, diğer hocası Madeleine Lipatti’nin elinde hırslı bir yarış atına dönüşüp, 16 yaşında Bussoni ve Cenevre yarışmalarını kazandı. Hocalarından biri de Arturro Beneditti Michalangeli’ydi. “Topu topu dört ders verdim, ama ona çok önemli bir ayrıntıyı öğrettim: Sessizliğin müziğini” diyordu büyük usta. Argerich, annesinden kaçmak için gittiği ABD’de Çinli genç besteci Robert Chen’den hamile kalınca işler karıştı. 1963’teki Çin usülü nikahı, sert tartışmalar, Viyana’ya kaçış, doğum izledi. Chen’in açtığı davayla bebeği elinden alındı, kızı Lyda’yı tam 17 yıl göremedi.
İşte bu dönemde üç yıl piyanoyu bıraktı. Dil avantajını kullanıp sekreterlik yapacaktı hayatının kalan kısmında. Yardımına komşusu Stefan Askenase yetişti. 1965’te Chopin Yarışması’na girip birinci oldu. Bundan sonra şöhret basamaklarını hızla tırmandı.
Ünlü şef Dutoit’le dört yıllık evliliği ikinci kızının yanı sıra geniş bir konçerto repertuvarı kazandırdı Argerich’e. Ardından Kovacevich’ten de bir kız çocuk sahibi oldu. Sonraki yıllarda pek çok genç piyanistle adı çıktı. Ivo Pogorelich bunlardan sadece biriydi; 1980’de genç piyanistin hakkının yendiğini söyleyip Chopin Yarışması jürisinden istifası büyük bir skandal olmuştu.
1981’de “sahnede tek başına kalmaktan hoşlanmadığı için” resitallerine son veren Argerich, yıllardır sadece konçerto çalıyor, dostlarıyla oda müziği çalışmaları yapıyor. Gabriela Montero, Ingrid Fliter dahil pek çok genç piyanist onun kanatları altında yükseldi. 1991’de annesini kanserden kaybettiği günlerde, deri kanserine yakalandığını öğrenmişti. O tarihten bu yana hayatta kalma savaşı veriyor. 1995’te lenf ve akciğerlerine sıçrayınca bir süre Brüksel’deki evine kapandı, sahnelerden uzak kaldı. 2001’den bu yana yılda ortalama 40 civarında konser veriyor, albümlerinin sayısı ise tekrar basımlarla 300’ü aştı.
20’li yaşlarda fırtına gibi Rahmaninov yorumlarıyla adından bahsettiren Argerich bugün sahnede zamanı yavaşlatan, hatta kimi zaman durduran bir virtüöz. Kimi zaman röportajlarda açık sözlülüğü tutuyor, geçmişte sürat uğruna bazı eserlerin ruhunu zedelediğini mahcup bir ifadeyle kabul ediyor.
İdil Biret’in rakibi oldu
Argerich, uzun yıllar yaşıtı İdil Biret‘in dünya sahnelerindeki en büyük rakiplerindendi. Plak firmalarının, menajerlerin blokajı nedeniyle Biret çok zor günler yaşadı. Buna karşın, Argerich, Cenevre’de yaşadığı yıllarda kemancı Ayla Erduran’la yakın dost olmuştu. Kızı Lyda’ya ilk keman derslerini Erduran verdi. Lyda daha sonra viyolayı seçti. Cenevre Konservatuvarı’nda 10 yıl dekanlık yapan kemancı Ömer Sipahi de Argerich’in eski dostlarından. Konserde Erduran, Argerich, Lyda ve Sipahi’ye çellosuyla Jing Zhao katılıyor. Beşli, “Masal Resimleri” başlıklı konserde Beethoven, Franck, Chopin, Schumann’ın eserlerini seslendirecek.
(Serhan Yedig / Hürriyet / 16 Ocak 2011)
KONSER NOTLARI
* Konser Martha Argerich’in eski bir dosta vefa jestiydi. Bir süreliğine konserlerine ara veren müzikçi, Ayla Erduran ‘la sahneye paylaşmak, kızının ilk hocasına bu yolla bir kez daha teşekkür etmek için bu konseri kabul etmişti.
* Omurga ve boynundaki ciddi ortopedik sorunlara rağmen, dinleyiciye saygısını sunma gerekçesiyle ayakta konser veren, oturmayı reddeden Ayla Erduran son iki yılda verdiği konserlerde bu ısrarı nedeniyle sahnede zor anlar yaşamıştı. Bu nedenle müzikseverler iki akşam da Erduran’ın yer aldığı eserin icrasını nefeslerini tutarak izledi. Neyse ki Erduran yaylı çalgılar dörtlüsü ve piyano için yazılan eseri oturarak seslendirdi, sorun yaşanmadı.
* Konseri aralarında Toros Can , Pekinel Kardeşler, Ayşegül Sarıca , Tuncay Yılmaz ‘ın da yer aldığı çok sayıda Türk müzikçi izledi.
* Argerich, ilk akşam konserden sonra rektörün verdiği yemekte Türk müzisyenlerle buluştu. Toros Can ‘la sohbet ederken, Argerich yaşlanmaktan söz etti. Bu arada Bolşoy’un ünlü balerini Maya Mikhailovna Plisetskaya’nın 85 yaşında olmasına karşın, yüzünde neredeyse hiç kırışıklık olmadığını, ona çok imrendiğini anlattı. Kendini yaşlı hissettiğini sık sık söylemesine rağmen, İstanbul’a yeni sevgilisi, 40 yaşındaki Kübalı piyanist Mauricio Vallina’ya gelmişti. Vallina sahnede de Argerich’i yalnız bırakmadı. Bazı eserlerde nota sayfalarını çevirerek ünlü piyaniste eşlik etti.
* Argerich, yeni çalışmalarından bahsederken tarihin ilk çello – piyano için yazılmış ikili konçertosuna vesile olduğunu da anlattı. Dostu Mischa Maisky ‘yle sohbet ederken bu eksiklik üzerine konuştuklarını, daha sonra konuyu dostları Rodion Şedrin’e açtıklarını, onun da bir eser bestelemeye başladığını söyledi. Eserin yazımı 2011 Mayısı’nda bitecekti. Fakat bazı bölümleri önceden almış, daha şimdiden çalışmaya başlamıştı.
* Argerich, 1995’te akciğer ve lenf kanserini atlattığı, akciğerlerinin bir bölümü alındığı halde sigarayı bırakmamıştı. Sahneden iner inmez yaktı sigarasını. Konserden sonraki bir saatte 10’un üzerinde sigarayı birbiri ardına içti.
* Kemancı Cihat Aşkın ‘la sohbetinde, “Fazıl Say ‘ın yazdığı keman konçertosunu dinlediniz mi, nasıl buldunuz bu eseri” diye sordu. Aşkın da eseri önümüzdeki günlerde seslendireceğini belirtip, özelliklerini anlattı.
* Sohbetlerde Ayla Erduran , Argerich’e “Nasıl oldu bilmiyorum ama genç kuşaktan çok sayıda çok yetenekli kemancımız var, ne şanslıyım ki bu konserde beni yalnız bırakmadılar” deyip Cihat Aşkın, Tuncay Yılmaz’ı tanıştırdı. Bu övgülerden Toros Can da payını aldı.
* Argerich, bir süre sahneden uzaklaştığını, konserlere ara verdiğini (sabatical) söyledi. Ne kadar süreceği konusundaki sorulara cevap vermekten kaçındı.
* Argerich, İstanbul’a ilk kez 1980’lerde gezmek için gelmişti. Bu gezide Cenevre’de kızları aynı okula giden, okul sayesinde dost oldukları amatör piyanist Gönül Çelikiz’in de payı vardı. “Gönül benim Avrupa’daki tüm konserlerimi izler, yılda birkaç kez bir araya geliriz” dedi. Çelikiz şu anda Almanya’da yaşıyor.