20.yy’ın önemli piyanistlerinden Paul Badura-Skoda müzikte birçok duygunun notaya aktarılamadığına, yorumcunun öncelikle bunu keşfetmesi gerektiğine inanıyor. Satır aralarındaki gizli duyguları keşfedip dinleyicilerine sunuyor. Mozart, Beethoven, Schubert yorumlarıyla tanınan piyanist 2017’de 90 yaşına bastı. 2002’de İstanbul’a gelmişti. Hâlâ konserlerini sürdürüyor.
Aslında hayali mühendis olmaktı. Göreni hayrete düşüren köprüler kurmak, Eyfel gibi kuleler inşa etmek istemişti. Çocukluğunda doğaya düşkündü. Zoolog veya botanikçi de olabilirdi.
Ayrıntıları önemsiyordu. Bütünü meydana getiren parçaların nasıl bir araya geldiğini keşfetmek, uyum içinde çalışmalarının sırrını araştırmak haz verirdi ona. Boyunun onlarca katı yükseğe sıçrayan çekirgenin arka bacağı kadar şimendiferin pistonlarına, yarasanın aerodinamik harikası kanatları kadar saatlerin dişlilerine de kafa yorardı.
Tahmin edebileceğiniz gibi, piyanoya başladığında ilk işi enstrümanın mekaniğini incelemek oldu. Tellerini, tuşlarını, tokmaklarını, pedallerini gözden geçirdi. Sonraki yıllarda enstrüman yapımına merak sardı. Piyanonun evrimini inceledi. Eserleri, dönemlerinin piyanolarıyla seslendirmeye özen gösterdi. “Otantik performans” yaklaşımının öncüleri arasına girdi. Hatta bu amaçla geniş bir enstrüman koleksiyonu edindi.
Piyanonun anatomisini ona sorun
Paul Badura Skoda, merakı sayesinde 20.yy piyanistleri arasında çalgısının anatomisini en iyi bilen piyanistlerden birine dönüştü. Piyanodan elde ettiği şaşırtıcı tonlarla efsanevi şefler Wilhelm Furtwangler ve Herbert von Karajan’ın dikkatini çekti. 50 yıldır, konser salonlarında her piyano başına oturuşunda yorumları hayretle karşılanıyor.
Avusturyalı piyanist Skoda bugün 90 yaşında. Yarım yüzyılda 200 civarında albümü yayımlandı. Klasik, romantik dönemin eserlerini yorumladığı plaklar, CD’ler, özellikle Mozart, Beethoven ve Schubert’in tüm piyano sonatlarını kaydettiği albümler başucu eseri sayılıyor.
İlerleyen yaşına rağmen yıllar öncesinin dinamizmiyle konserlerini sürdüren Skoda önceki yıl Avustralya’daydı. Sunday Mail’de yayımlanan bir söyleşisinde “Haydn, Mozart, Beethoven’in geleneğini sürdürmek, eserlerindeki duyguyu dinleyiciye taşımak benim vazifem” diyordu. “Müzikte şiir vardır, dinleyicilerime satır aralarını okuma fırsatı sunuyorum. Satır aralarıyla iletişim kurmalarını sağlıyorum. Müzikte birçok duygu notaya aktarılamaz fakat eserin bütünün kavramak için bu duyguyu keşfetmek gerekir. İşte bu nedenle hep Beethoven ve Mozart’ın eserlerine geri dönüyorum, yeniden yorumluyorum.”
Biraz önce anatomiden bahsetmiştik. Yine Avustralya turnesinde, Courier Mail’e merakının müziğe bakışını nasıl etkilediğini anlatmış: “Müzik sözkonusu olduğunda, ben hâlâ görsel öğelerle ifade ediyorum kendimi. Müzik bence dev bir kemerdir. Zaman içinde, taş taş üstüne koyarak biçimlenir. Bana sorarsanız zaman, mekan gibi fiziksel varlıktır. Yarım saatlik dev bir besteyi ele aldığımda, bunu görsel olarak algılarım. Müziğin herhangi bir anında, kemerin hangi noktasında olduğumu bilirim.”
Viyana Konservatuvarı’nı 3 yılda bitirdi
Eşi, kızı, iddialı bir piyanist olarak yetiştirdiği oğlu (geçen yıl 37 yaşında öldü) sayesinde Badura Skoda soyadı bugün Klasik Batı Müziği’nde köklü bir geleneği işaret ediyor. Oysa Paul Badura Skoda sadece müziksever bir ailenin oğlu. “Ailemde profesyonel sanatçı yoktu ama Viyana’daki evimizde hep müzik dinlenirdi” diye anlatıyor çocukluk günlerini. “Hobi düzeyinde gitar ve piyano çalıyordum. 16 yaşında şunu farkettim: Benim gerçek sesim piyanoydu. Harika hocalardan özel dersler aldım. 1945’te girdiğim Viyana Konservatuvarı’nı 1948’de başarıyla tamamladım.”
1949’da şöhret basamaklarını hızla tırmanmasını, Furtwangler ve Karajan eşliğinde verdiği birkaç konserlerle klasik müziğin zirvesine yerleşmesini değerlendirirken fazlasıyla mütevazı: “2. Dünya Savaşı yeni bitmişti. Avrupa müziğe, kültüre açtı. Bu nedenle konserlerim ilgiyle karşılandı, acıları azalttığı düşünüldü.”
50 yıl sonra bugün yorumculuğunu değerlendirirken “artık büyük ustaların öğrencisi gibi çalmıyorum” diyor Skoda. “Olgunlaştıkça, büyük ustaların eserlerine yaklaşımım değişti. Artık kendi bildiğim gibi çalıyorum…”
1990’larda Hüseyin Sermet’in öncülüğünde İstanbul’daki CRR Konser Salonu’nda başlayan Uluslararası Piyano Festivali’ne 2002’de katılmıştı Skoda. Okuduğunuz derleme de bu vesileyle yazılmıştı.
(Serhan Yedig / Kasım 2002 / Aktüel Dergisi)