Rabih Abou Khalil / Çağdaş Arap müziği yaratmanın peşinde değilim

0

Lübnanlı udi Rabih Abou Khalil, şöhrete ulaştığı 1990’larda müziğini Jazzman’e anlatıyor.

 

 

Arap – Batı sentezi yapmak gibi bir endişeniz var mı?
– Bestelerken kullandığım öğelerin hangi kaynaktan olduğunu düşünmüyorum. Arap kökenli, klasik kökenli olabilir. Çağdaş Arap müziği üretmenin peşinde değilim. Kendi müziğimi çalıyorum. Melodiyle ritm arasına Arap ezgileri kendiliğinden giriyor.
Ritme nasıl bir fonksiyon yüklüyorsunuz?
– Vurgusu, amacı, anlatımı açısından Batı müziğinden farklı. Ritmin vuruş ölçüsünü sayma sorunu yok, sürekliliği sağlayan melodi. Grup üyeleri istedikleri ritmik hattı izleyebilir. Çabuk değişen ritmik varyasyonları tercih ediyorum. Bu da benim geliştirdiğim ritmik bir uyumu oluşturuyor. Uyum grup ruhunu da yaratıyor. Müzikal anlatımımı geliştirirken cazcılarla yakınlıklarımı buldum. Bir tür müzikal komün oluşturduk.
Cazı nasıl keşfettiniz?
– Lübnan’da profesyonel müzikçi olarak çalışmadım. Beyrut Konservatuvarı’nda ut dersi aldım. Şam’da flüt öğrenimi gördüm. Klasik öğrenimimi tamamlamak için 17 yaşımda Almanya’ya yerleştim. Lübnan’da Monk’un bir albümünü dinlemiş, anlayamamıştım. Sonra Charlie Parker ve Charlie Christian’ı keşfettim. Almanya’da cazcılarla tanıştım.
Şimdi neler dinliyorsunuz?
– Çok farklı şeyler. Cazda tercihim Coltrane ağırlıklı. Bestelerimde izi görülmüyor. Daha çok klasik caz dinliyorum. Modem cazla aram iyi değil. Yapay bir modernlik görüyorum. Benim müziğimde diğerlerinden farklı bir swing duygusu var.
Albümlerinizden bahsedelim biraz.
– İlk albümüm “Between Dusk and Down”da istediğim müzisyenlerle çaldım. Kökenleri önemli değildi. Toparlama bir gruptu. Her turnede New York, Paris ve Şam’dan müzikçileri bir araya getirmem gerekiyordu. Sürekli birliktelik istemiyordu kimse. Düşlediğim tüm farklı sesleri onlar sayesinde yakalayabiliyordum. “Sultan’s Picnic”e kadar istediğimiz gibi müzik yaptık.
Bestelerken piyano kullanır mısınız?
K- Hayır, sadece ut kullanıyorum. Müzikal kişilikler önemli benim için. Çoğunluk insanları enstrüman gibi düşünür. Tavırlar, kişilikler önemsenmez. Bu üretilen müziğin sınırlarını daraltıyor. Birlikte çaldığım sanatçıların kişiliklerini, müziğe getirecekleri rengi önemserim. Mesela bana çok yakın gelen Michel Godard’la çaldım “Sultan’s Picnic”te. Mark Noauseef ve Haward Levy de tavırları ilginç geldiği için katıldı.
Albümleriniz nasıl oluşuyor?
– Bestelerim, genel caz normlarına göre çok uzun. Partisyonları, düzenlemeleri yazıp müzikçilere yolluyorum. Doğaçlama noktalarını belirtiyorum. Ritmle melodi arasındaki en iyi uyumu yakalamak için küçük gruplar halinde çalışıyoruz. Beste turnede olgunlaştıktan sonra kaydediyoruz. Ritmik yapı bazen 5/4’le başlıyor, kayıta kadar 10/16 ya dönüşüyor. Önemli olan nasıl hissettiğimiz.
“Al-Jadida”dan son albümünüze müziğiniz nasıl değişti?
– Deneyimler, yeni dostluklar müziğimi değiştirdi. Daha ritmik oldu. Eskisi kadar karmaşık. Beraber çalıştığım cazcılarla karşılıklı etkileşimdeyim. Bu müziğimi etkiliyor. Etkileşimsiz, doğaçlamasız çalmak dün olduğu gibi bugün de cazip değil.
CD kapaklarınız çok ilginç, müziği dinlemeden etkiliyor insanı.
– Taslakları ben çiziyorum. Lübnanlı bir hattat son şeklini veriyor.
Albümlerimiz BM toplantısı gibi. Neredeyse her ulustan bir müzikçi var.
– Sanatın evrenselliği, sadece bir coğrafik bölgeye, milliyete bağlı kalmaması ilginç. Lübnanlıyım. Almanya’da yaşıyorum. Şimdilerde Rimbaud’yu İngilizce okumaya hazırlanıyorum. Ve bütün dünya için hazırlık yapıyorum,
(Francisco Cruz, Ocak 1996, Jazzman)

Share.

Leave A Reply

four × 5 =

error: Content is protected !!