Ruhi Su / Elimde sazımla halkın yolunu izledim

0

Sosyalist görüşleri nedeniyle 1952’te tutuklanan, Ankara Devlet Operası’ndaki görevinden çıkarılan basbariton Ruhi Su, bu tarihten sonra kendisini tamamen türkülere adamıştı. 1985’te, 73 yaşında hayata veda ettiğinde geriye 16 adet 45’lik plak, 11 uzunçalar ve çağdaş ozanların şiirlerinden bestelediği birçok türkü bıraktı. BBC Türkçe Yayınlar Servisi’nden Aylin Yazan, kurumun arşivinden, 1977’de yayımlanan kısa röportajı çıkardı ve Ruhu Su’nun ölümünün 30’uncu yılında Arşiv Odası programında yayımladı.

 

Ruhi Bey, yurtdışına ilk çıkışınız mı, yoksa İngiltere’ye ilk gelişiniz mi?
-Altı ay önce Almanya’ya gitmiştim. İngiltere’ye ilk kez geliyorum.
Almanya’ya gidiş nedeniniz?
-Akademikerler Derneği ile Berlin Kreuzberg Belediyesi Sanat Dairesi’nin ortak düzenlediği “Nazım Hikmet’in 75’inci Doğum Günü” etkinliğine katılmak üzere bir sanatçı grubuyla gitmiştik. Bir haftalık festivaldi.
İngiltere’ye geliş nedeniniz?
-Milletlerarası Öğrenci Derneği’nin davetlisi olarak geldim, bir konser verdim.
Yeni plak çalışmanız var mı?
-Her plağım sonbaharın sonuna rastlar. Kitap gibi, plak yayıncılığı da bu mevsimde canlanır. Bir plak hazırlığım var. Bildiğiniz gibi halk klasikleri, büyük ozanlar üzerine çalıştım. Önümüzdeki plak semahları inceleyen bir uzunçalar olacak.
Müzik dünyasına nasıl girdiniz?
-Sesim dikkati çekmişti çocukluğumda. Türküler söylerdim. İlkokul dördüncü sınıftayken keman çalmaya başladım. 1924’ten 1937-8’e kadar çaldım. Devlet Konservatuvarı Opera (Şan) Bölümü kuruldu. Opera bölümüne geçmem teklif edildi. Kemanı bırakıp operaya geçtim. Şan hocam, keman çalışmanın ses tellerime baskı yaptığını söylemişti. Zaten keman az çalışılmaz, hakkıyla çalışmak gerekir. Yol ve branşımız değişmişti, bu nedenle kemanı da bıraktım. Tekrar sese döndüm.
Keman çalınması en zor bir enstrümandır, derler. Doğru mu?
-Zor bir alettir. Fakat diğer enstrümanlar da zordur.
Tekrar müzik yaşantınıza dönelim…
-1935-36’da Müzik Öğretmen Okulu’ndan (Musiki Muallim Mektebi) mezun oldum. Enstrümanım kemandı. Sonra opera bölümüne girdim, 1942’de mezun oldum. 1952’ye kadar Devlet Operası’ndaydım. Bu arada türkülerle de uğraşıyordum. Opera dışında türküleri seslendirdiğim konserler veriyordum. 1952’de, bazı siyasi düşüncülerimiz sakıncalı görüldü sanıyorum… Operadan ayrılmak zorunda kaldım. Ondan sonra kendimi büsbütün türkülere verdim. O tarihten itibaren plaklarla, konserlerle çalışmalarımı sürdürdüm.
Saza ne zaman başladınız?
-1940’larda başladım. Bazı türkülerin, adeta Batı müziğindeki (lied) gibi, eşlik olmadan eksik kaldığını gördüm. Ondan dolayı, (türkülerin) kendi çalgısı olan sazı da öğrenme gereğini duydum.
Türkülerde devam etmeyi düşünüyor musunuz, yoksa başka bir deneme…
-Türkülerle devam edeceğim… Bu alandaki çalışmam üç aşamada gelişti. İlk aşama adeta birikim çağıydı. Halk ozanları gibi, halkın şimdiye kadar ortaya koyduğu türküleri öğrendim, söyledim.
Yani daha çok derleme çalışması gibi…
-Evet… Derleme, türküleri öğrenmek, birikim… Ondan sonra geçmiş ozanların ya da çağdaş ozanların sözlerini, şiirlerini söyleme gereği duydum. Pir Sultan’dan Nazım’a kadar… Pir Sultan’ın güzel bir sözüne rastlıyorsun. Onunla uygun bir ezgi yok… Ya da Nazım’ın bir şiirini müzik eşliğinde söylemek istiyorsunuz… İşte bu gerekler içinde geçmiş ozanlar ve çağdaş ozanların şiirlerini mevcut ezgilere uyuyorsa bunlarla, eğer uymuyorsa yeni bir müzik eşliğinde söylemeyi düşündüm.  Bu da çalışmamın ikinci aşamasını oluşturdu. Bir de kendi sözlerimi yazdım. Eğitimli olmakla birlikte, çağdaş bir halk ozanı görünümünde türküler söyledim. Elimde sazımla, halkın yolunu izledim. Gerçi yeni yorumlar getiriyorum ama yine de çağdaş halk ozanı yaklaşımı içinde çalışıyorum. Halk ozanları yeni bir olay karşısında düşündüklerini müzikle ifade edeceği zaman bunu halkın ortak ezgi kalıplarına bağlayarak söyler. Ben de ortanın malı ezgi kalıplarını kullanıyorum ya da sözlerim için yeni bir ezgi düşünüyorum. Çalışmalarım böylece sürüp gidiyor.
Üç ayrı yönlü çalışma arasından sizi hangisi en çok tatmin ediyor?
-Beni en çok tatmin eden, çağımızın sorunları üzerine yaptığım, gerek ozanlarımızdan, gerek kendimizden, gerekse halkımızın bu sorunlarla ilgili türkülerinden oluşturduğum programlar… Bu çok doyurucu oluyor.
Sayın Ruhi Su çok teşekkür ederim…
-Estağfurullah…
(Yurdakul Fincancı / BBC Türkçe Yayınlar Servisi Sanat Programı / 1977)

Linkler

Arşiv Odası programı ve röportajın ses kaydı
Ruhi Su)nun biyografisi
Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği
Onat Kutlar’ın Ruhi Su ile söyleşisi

Share.

Leave A Reply

eleven − 7 =

error: Content is protected !!