Yuka Tada – Emirhan Tuğa / 9300 kilometrelik müzik köprüsü kurdular

0

Piyanist ve besteci Yuka Tada, Hiroşima’da yaşıyor. Bunka Gakuen Üniversitesi’nin piyano bölümünde doçent olarak görev yapıyor. Klarnetçi Emirhan Tuğa ise 15 yıldır Hollanda’da, Amsterdam Müzik Okulu’nda öğretim üyesi. 1996’da Amsterdam Konservatuvarı’ndaki yüksek lisans öğrenimi sırasında tanışan, sonrasında diyaloglarını sürdüren ikili 2008’den bu yana Avrupa ve Japonya’da konserler veriyor. İlk albümleri “Ayışığı” 2010 Mayısı’nda Türkiye’de yayımlandı. Aynı günlerde beş konserlik bir turne için Türkiye’ye gelmeye hazırlanan Tuğa’yı Amsterdam’dan aradık, ikilinin öyküsünü sorduk.

Enstrümanınızı siz mi seçtiniz, yoksa konservatuvarda mı yönlendirildiniz?

– Armonika çalıyordum, tek arzum nefesli bir enstrüman üzerine eğitim görmekti. Obua, flüt gibi çalgıları biliyordum sadece. Ailem beni, İstemihan Taviloğlu’na götürdü. Onun teşvikiyle konservatuvar sınavlarına girdim, hatta kızı beni sınava hazırladı. Sınavda klarnet sınıfına seçildim. Enstrümanımla orada karşılaştım.

Klarnette zorlandınız mı?

– Enstrümanımı çok sevdim. Gece gündüz, hafta sonu, tatil demeden hep çalıştım. Çok hızlı geliştiğim için konservatuvarda bana bir özel çalışma odası verildi, sınıf atlamam sağlandı. Hatta iyi bir enstrüman alındı, bu sayede yurtdışında çalışmalar yaptım. Üniversitenin son yılında bir kez daha sınıf atlamam gündeme geldi. Fakat oda müziği öğretmenimin çıkardığı sorun nedeniyle bu beklentim gerçekleşmedi. Beni çok üzen bu olay bir yıl sonra hayatımı değiştiren rastlantıya dönüştü. İstanbul Filarmoni Derneği’nin bursunu bu sayede kazandım. Eğer sınıf atlasaydım, bursa başvuramayacaktım. Bugün İzmir ya da Mersin senfoni orkestralarından birinde sıradan bir klarnetçi olacaktım.

Klezmer’den etkilendim

Hacettepe’den sonra neden Amsterdam Konservatuvarı’nı seçtiniz?

– Burs ücretim sınırlıydı. Daha önce TEV’in burslarına başvurmuştum, fakat TOEFL sınavına girmediğim için reddedildim. Londra’daki Kraliyet Müzik Akademisi’nin ücreti yüksek olduğu için seçeneğim sınırlıydı. Concertgebouw Orkestrası’ndan iki önemli klarnetçinin ders verdiğini duyduğum için Amsterdam Konservatuvarı’na başvurdum.

Konservatuvarlar öğrencilerinin popüler müziklerle uğraşmasını pek sevmez, hatta bu konuda ısrarcı olanların okuldan atıldığını duyarız. Siz uzun yıllardır tangoyla uğraşıyorsunuz, bir grubunuz var. Konservatuvardan atılmamayı nasıl başardınız?

– HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Piazzolla’nın Modern Tango’sunu çalardım, sorun çıkmazdı. Amsterdam Konservatuvarı’nda sınavda çalmak istediğimde hocam tepki göstermiş, izin vermemişti. Birkaç hafta sonra Yehudi Menuhin, Concergebouw’da Piazzolla çalınca sorun kendiliğinden çözüldü. Zaten bu tarihten sonra da Piazzolla hızla Klasik Batı Müziği içinde kendisine yer buldu. Benim tangoyla ilgim zaman içinde gelişti. Eşimle Türk tangolarını derlemeye başladık. 1998’de Tombaz grubunu kurduk. Hollanda’da verdiğimiz konserlerde Türk bestecilerinin tangolarını Piazzolla’yla birlikte seslendirdik, çok ilgi çekti. Aynı grupla Balkan müziklerini de icra ediyoruz. Tangolar kadar Roman müzikleri ve klezmer de beni etkilemiştir. Ancak asıl alanım çağdaş müzik.

Avrupa’nın büyük orkestralarına katılma konusunda çaba gösterdiniz mi?

– Büyük, önemli orkestralarda nadiren kadro açılıyor. Bu alanda büyük bir rekabet var. Ayrıca orkestra üyelerinin, diğer alanlardaki çalışmalara ayıracak zamanı kalmıyor. Ben öğretmenliği tercih ettim. Ayrıca dört ayrı oda müziği grubuyla çalışıyorum, her ay en az bir konser veriyoruz. Bu grupların üyeleri Concertgebouw gibi önemli orkestralarda çalışan profesyonel müzikçiler, oda müziğini keyif için yapıyorlar.

Kendi eserlerinizi ne kadar zamandır seslendiriyorsunuz?

– Klarnet için düzenlemeler, çeşitlemeler yapıyorum, birkaç bestem var. Fakat kendimi besteci olarak değerlendirmiyorum.

Temamız rüyalar, hayaller

Yuka Tada ile yollarınız nasıl kesişti?

– Amsterdam Konservatuvarı’ndaki piyano eşlikçim Japondu ve Yuka’nın arkadaşıydı. Onun sayesinde 1996’da tanıştık, dost olduk. Mezuniyetten sonra yollarımız ayrılsa da diyaloğumuzu sürdürdük. 2008’de ikili konserler vermeye karar verdik. Hollanda ve Japonya’da turneler yaptık.

Arasında yedi saat fark, 9000 bin kilometre uzaklık bulunan iki şehirde yaşıyorsunuz. Nasıl ortak repertuvar oluşturup, konsere hazırlanıyorsunuz?

– İnternet üzerinden haberleşip yılda birkaç kez buluşuyoruz, prova yapıyoruz, daha sonra konser turnesine çıkıyoruz. Türkiye’deki konserleri, yazın Avrupa’da, ekimde Japonya’daki konserlerimiz izleyecek.

Repertuarınızı nasıl oluşturdunuz?

– Ben temalarla çalışmayı seviyorum. Rüyalar, hayaller üzerine, farklı üsluptaki eserlerden oluşan, ilgiyle dinlenebilecek geniş bir repertuvar hazırlamaya çalışıyoruz. Klarnet – piyano ikilisi için klasik, romantik ve modern çağda yazılmış çok sayıda eser bulunuyor. Bunlar arasından seçim yaptık. Schumann’dan, Poulenc’e uzanan, arada David Baker gibi caz dışındaki çalışmaları bilinmeyen çağdaş bestecileri içeren çok boyutlu bir repertuvar çıktı ortaya. Çağdaş Türk bestecilerinden bir eser seslendirmek istiyorduk. İlhan Usmanbaş ‘ın 1962’de yazdığı “Sonatin”i seçtik. Yuka ile birlikte Usmanbaş ‘ı Ayvalık’taki evinde ziyaret ettik, icra yaklaşımı üzerine ipuçları aldık. Bizim sesimizin de olması için Yuka bir süit yazdı, Ayrıca düzenlemeler yaptık. Yeterince eser birikince ilk CD’mizi kaydettik. İsmini Beethoven’den esinlenip Ayışığı koyduk.

Repertuvarınız hangi yönde gelişecek?

– İlhan Usmanbaş , klarnet ve piyano için bir sonat gönderdi. Bu arada yeni tema, eser arayışı içindeyiz.

(Serhan Yedig / 25 Nisan 2010 / Hürriyet Gazetesi)

Linkler

Emirhan Tuğa’nin kişisel web sayfası

İkilinin İlhan Usmanbaş yorumu

Share.

Leave A Reply

5 × one =

error: Content is protected !!