Gönül Paçacı / Kâr-ı Nâtık’lar makam ve usul bilgisini güfte yoluyla, kulaktan öğretir

0

Klasik Türk Müziği’nde makam bilgisi yüzyıllar boyunca genç kuşaklara Kâr-ı Nâtık’lar yardımıyla aktarıldı. Geleneksel müziğin kara kutusu denebilecek bu eğitici eserler, dönemin önemli bestecilerinin elinden çıkmıştı. 20.yy’da nota bilgisi yaygınlaşınca, unutulmaya terk edildiler. 1994’de, doktora çalışması sırasında Kâr-ı Nâtık’lar üzerine ilk kapsamlı eseri yazan besteci Gönül Paçacı, 2006’da İstanbul’daki CRR Konser Salonu’nda bu eserlerin seslendirildiği beş bölümlük konser dizisi gerçekleştirdi. Paçacı “Genç kuşağın bilmediği, unutulan birçok makam Kâr-ı Nâtık’lar sayesinde günışığına çıkabilir” diyor.

Doktora tezinizde, Kâr’ı Nâtık formunda yazılan bazı eserlerin 60’a yakın makam içerdiğini söylüyorsunuz. En fazla makam içeren eseri kim, ne zaman yazmış?
– Bestelenmiş en uzun Kâr’ı Nâtık, 119 makam içeren yaklaşık 90 dakikalık bir eser. Mustasavvıf, bestekar Ahmet Avni Konuk tarafından 20. yy’ın ilk yarısında bestelenmiş.
Kâr-ı Nâtık’lar geçmişte sadece eğitim amacıyla mı kullanılmış, hangi ortamlarda seslendirilmiş?
– Öncelikle, bu eserler makam ve usul öğretmek için yazılmıştır. Hoca, talebesine bilgiyi eserleri meşk ederken aktarır. Dinleti amaçlı bestelenmemekle birlikte, aralarından bazıları estetik değer açısından çok yetkindir. Mesela Dede Efendi’nin bestelediği düşünülen, 24 makam içeren eser çok seslendirilir. Okullarda, korolarda, musiki cemiyetlerinde icra edilir. Osmanlı’nın son döneminde, konaklarda düzenlenen meşk akşamlarında da bu eserler seslendirilmiştir.
Din dışı formda en geniş kapsamlı eserler olduğu göz önüne alınırsa, Kâr-ı Nâtık’lar en az ve en fazla kaç kişilik topluluklarla seslendiriliyor?
– Kâr-ı Nâtık’lar şarkı formunda sözlü olabildiği gibi, saz eseri şeklinde de bestelenebilir. Şarkı formunda bestelense bile, enstrümanlar için ayrı partisyon yazılmaz. Dolayısıyla enstrüman grupları belirtilmez. Eserleri seslendirecek grupların büyüklüğü konusunda döneme göre, farklı tercihler ortaya çıkmıştır. Bazı örnekler, tek ses ve enstrümanla seslendirilmiştir. Cinuçen Tanrıkorur’un ut eşliğinde seslendirdiği “Kâr-ı Neveda” buna örnektir.

Besteciye maharet sınavı

Meragi’den önce Kâr-ı Nâtık’ların yerini tutan eserler var mıydı? Tarihte bu türde en çok eser hangi dönemde bestelenmiş?
– Geçmişte Küllün Negam, Küllun Durup gibi makam ve usül öğretme metodları kullanılmış. Osmanlı müzikçileri bunlardan esinlenerek, Kâr-ı Nâtık’ları geliştirmiş. Kâr-ı Nâtık geleneğinin çok gelişkin olmayan ilk örneği Meragi’nin, 14.yy’da yazdığı Segah Kâr. Bu eserde, makamın o dönemdeki karşılığı olan 6 avaze isimleri güftede verilerek aktarılıyor. Biz de CRR’deki konser dizimize bu eserden, 6 avazeyi içeren Şeş Avaz’la başlayacağız. Gelenekte hem usul hem de makam bilgisini bir arada veren en kapsamlı eser Hatipzade’nin Rast Kâr-ı Nâtık’ı. 15 makam ve 15 usül içeriyor. Türk Müziği’ndeki Kâr-ı Nâtık’ların sayısı çok sınırlı. 14.yy’dan bugüne yazılanlar 8 civarında. 19. yy’ın sonu ve Cumhuriyet Dönemi’nde bestelenenlerin toplamı geçmiştekilerden çok daha fazla.
Neden? Kâr-ı Nâtık’lar nota yaygınlaştıktan sonra işlev mi değiştirmiş?
– Günümüzde Kâr-ı Nâtık’lar küçük, önemsiz bir ayrıntı gibi algılanabilir. Oysa gelenek sayısız küçük ayrıntıdan oluşmuştur. Bunlarla yaşar. 19. yy sonrasında müzikçiler bu formun ihmal edildiğini gördü. Birikimlerini gözden geçirme, sergileme imkanı veren Kâr-ı Nâtık’lar bestelemeye başladılar. Bu eserlerde güfte, tıpkı operaların librettosu kadar önemlidir. Prof. Dr. Mustafa Tahralı son 15 yılda birçok müzikçiye güfte yazarak, teşvik etti. Bu geleneğin yeniden canlanmasında önemli rolü oldu.
Doktora tezinde analizini yaptığınız 10 eser, Ali Ufki ve Kantemiroğlu Edvarı gibi yazılı kaynaklardan mı derlendi, yoksa hiç bilinmeyen arşivlerden mi çıktı? Ne kadar zamanda hazırladınız?
– Tüm Kâr-ı Nâtık’ları bir araya getiren bir kitap yoktu. Sadece makaleler vardı. Bu eserlerden bazılarını Darül Elhan’dan konservatuvara aktarılan, Tasnif Heyeti’nin kayda aldığı el yazması arşivlerde buldum. Bazıları eski fasıllarda neşr olmuştu. Çoğu yayımlanmamıştı. Tezimde bu eserlerin analizlerini yaptım. Sanatta yeterlilik çalışması olduğu için, bu formda 60 makam içeren bir de eser besteledim. Güftesini hocam, Prof. Dr. Mustafa Tahralı yazmıştı.
Doktora yayımlandı mı, besteniz seslendirildi mi?
– Beste 1994’te, CRR’de, Kani Karaca’nın da katıldığı bir konserde seslendirildi. Konser kaydını da içeren “Kâr-ı Nâtık Formu Üzerine Bir Çalışma ve Bir Örnek: Rast Kâr-ı Nadirat” başlıklı tezim İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde kabul edildi. Yayımlanması bir yana, konserde seslendirilmesi bile bir mucizeydi.

Konservatuvarlar çoktan unuttu

Konservatuvarlarda Kâr-ı Nâtık geleneğinden faydalanılıyor mu?
– Konservatuvarlar solfeje dayalı çağdaş, Batılı eğitim tekniklerini kullanıyor. Oysa, Kâr-ı Nâtık’lar makam ve usul bilgisini güfte yoluyla, kulaktan öğretiyor. Eğitim metodu olarak çağdışı kalsa da, geleneği özümseme açısından hâlâ önemli. Öğrencilik günlerimde, bir sınavda, çok nadir kullanılan bir makam sorulmuştu. Dede Efendi’nin Kâr-ı Nâtık’ını bilmem sayesinde cevaplamıştım. Master tezim için Dilküşâ Makamı hakkında bilgi toplarken, tanımını yine şifreli olarak bir Kâr-ı Nâtık’ta bulmuştum. Ahmet Avni Bey’in eserinde “Dinle canım şevk ile bir dilkûşağdır neveser” diyor. Yani, hem neveserin gönül açıcı anlamına geldiğini, hem de dilküşâ ile aynı olduğunu söylüyor. Boğaziçi Üniversitesi Güzelsanatlar Bölümü’ndeki “Osmanlı Müzik Teorileri” dersinde, öğrencilere ders verirken, 14 temel makam içeren, Prof. Dr. Mustafa Tahralı’nın güftesi üzerine yazdığım eseri kullanıyorum. Birincil amacı solfej öğrenmek olmayan bu öğrencilere Türk Müziği’ni tanıtma konusunda bu eserleri meşk etmenin yararlı olduğunu görüyorum.
Bu tür eserlerin yayımlanmış toplu kaydı bulunuyor mu? Konserler kaydedilecek mi, bunların yayımlanması ihtimali var mı?
– Dede Efendi’nin eseri dışındakilerin kaydı yok. CRR’deki beş konser kaydedilecek. Eğer icra kalitesi istediğimiz gibi olursa, yayımlanması düşünülebilir. Kültür Bakanlığı’nın yayımlanması ihtimali var.
CRR’deki konser dizisini, yazılı ya da sözlü açıklamalarla destekliyor musunuz; meraklı dinleyici açısından öğretici içerik taşıyor mu?
– “Dile Gelen Eserler” başlıklı konser dizisinin amacı, Klasik Türk Müziği’nin az bilinen bu birikiminin varlığından geniş kitleleri haberdar etmek. Konserler sırasında güfteleri perdeye yansıtıyoruz. Güftelerdeki ipuçlarından, dinleyici makam geçişlerini de ayırt etme fırsatı buluyor. Mesela güftede “Rast getirüp fend ile seyretti nümayı” denirken, o sırada eser rast makamına geçiyor.
Kar-ı Nâtık Topluluğu nasıl oluştu?
– Topluluk altı korist, altı enstrümandan oluşuyor. Ekip bu konserler için bir araya geldi, iki aydır prova yapıyoruz. Aramızda konservatuvar öğretim üyeleri, İzmir, Konya ve İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Koroları’ndan, radyodan sanatçılar var.
Konser dizisinde nasıl bir program izleyeceksiniz?
– İlk üç konserde, literatürdeki 10 Kâr-ı Nâtık’ı seslendireceğiz. Son iki konseri yeni eserlere ayıracağız.
(Serhan Yedig / 29 Ocak 2006, Hürriyet)

Share.

Leave A Reply

four × 1 =

error: Content is protected !!