Murat Aydemir / Yaylı tanbura elimi bile sürmem

1

Tanburunu ratingi yüksek yerli TV dizilerinde, İncesaz grubunda, Ahenk ikilisinde duyduğumuz Murat Aydemir ilk solo albümünü dört yıllık çalışmayla kaydetti. Albümün açılışında, Tanburi Cemil’in kemençeyle kaydettiği Isfahan Taksimi’ne tanburuyla eşlik ediyor. Ardından Cemil Bey, Refik Fersan, Numan Ağa, Necdet Yaşar , Sedat Öztoprak’ın eserlerini yorumluyor. 36 yaşındaki Aydemir, 2008 Şubatı’nda, albümünün piyasaya çıktığı günlerde müzik serüvenini, yaklaşımını ve yaylı tanbura duyduğu antipatinin nedenlerini anlattı.

Tartışmasız tüm tanburiler Cemil Bey’e saygı gösterir, ancak sıra icadı yaylı tanbura gelince işler sarpa sarıyor. Siz de albümde, üstadı yaylı tanbur yerine kemençeli kaydıyda karşınıza oturtup düet yapmışsınız. Bu alerji nereden kaynaklanıyor?
– Enstrümanın yaylı cümbüş gibi farklı bir ismi olsaydı, bu kadar büyük karmaşa yaşanmazdı. Çünkü mızraplı tambur Türkler’e ait tarihi bir enstrüman. Yaylı tanbur ise Cemil Bey’in dehasıyla oluşturduğu, ahşap bir çalgı. Tanburi Cemil, bir süre bu enstrümanı kullanmış, sonra yine mızraplı tanbura dönmüş. İzzettin Ökte, Ercüment Batanay ahşap yaylı tanburla başarılı icralar çıkardı. Bir süre sonra metal yaylı tanbur modası yaygınlaştı, cümbüşü uyarladılar. Bu enstrüman baygın bir edayla, meyhane havasında çalınıyor. Alerjim buradan kaynaklanıyor. Tanbur çaldığımı duyanların “yaylı mı” diye sormaları asabımı bozuyor. Hiç yaylı tanbur çalmadım, hatta elimi bile sürmedim.
Yay ve mızrap tekniğini bir arada yürütmek virtüöziteye zarar veriyor mu?
– Yaylı tanburda iki tel birleştirilmiştir. Mızrapla çalınanda iki tel ayrıdır. İkisinin parmakta bıraktığı iz farklıdır. Yaylı tanbur, gitar gibi enstrümanlar mızraplı tanbur çalan kişinin perdeler üstünde dolaşan elinin parmaklarındaki nasır yapısını bozar, enstrümanından cızırtılı ses çıkmasına neden olur. Tanburcu sadece aynı yapıdaki lavta, ut, bağlama çalabilir. Üstelik yay tanbura ses genişliği sağlamaz. Oktav açısından ikisi eşittir, mızraplı tanburda orta tellerin kullanımı ses sahasını biraz daha genişletir.

Ökte – Batanay üslubuna uzağım

Tanburda hangi geleneklere bağlısınız, hangi geleneklerden kendinizi uzak tutmaya çalıştınız?
– Hiçbir geleneği reddetmiyorum. Hepsinden alabileceğim güzellikler var. Cemil Bey, Mesut Cemil, Necdet Yaşar , İzzettin Ökte, Ercüment Batanay gibi ustaları dinleyip, analiz edip, kendi sesimi bulmaya çalıştım. Hocalarım Tanburi Cemil – Necdet Yaşar çizgisine yakın olduğumu söyler. İzzettin Ökte – Ercüment Batanay tavrına çok uzağım. Bununla birlikte, icralarını takdir ediyorum; örneğin Ökte’nin mızrapsız çarpmalarını inceledim, analiz ettim. Üslup seçimde Necdet Yaşar’ın önemli etkisi oldu, çünkü bize enstrümanımızın Kıblesi olarak Tanburi Cemil Bey’i göstermişti.
İzzettin Ökte tavrının belirleyici özellikleri neler?
– İcra yaklaşımı Tanburi Cemil, Refik Fersan’dan çok farklı. Daha eskilerin, klasik ekolünü benimsemiş. Mızrabı yatık açıyla tutuyor, daha az kullanıyor, tek mızrap vuruşuyla birden fazla perdeye basıyor. Bu yaklaşımı yıkan Tanburi Cemil, yerine mızrabın daha dik açıyla tutulduğu, işlek kullanıldığı, bol nağmeli bir ekol başlatmış. Melodik yaklaşım farkları çok belirgin. İzzettin Ökte, Abdi Coşkun üslübu ilk duyuşta hissedilecek kadar farklıdır.
Sazın sapının sallanarak vibrato yapılması, yani sesin dalgalandırılması hangi ekolün simgesi?
– Bu tekniği Necdet Yaşar’dan önceki tanburiler pek kullanmamış. Küçük parmak hareketleriyle yetinmiş. Sapı sallayarak, vurgulu vibrato yapmayı yaygınlaştıran kişi Necdet Yaşar.
Almanya’da doğmuşsunuz. Yaşıtlarınızın tercihi gitar ya da gurbetçilerin sesi bağlama dururken tanburla yollarınız nasıl kesişti?
– Ailem Almanya’da yetişmemizi istemediği için kız kardeşimle beni küçük yaşta, Türkiye’deki ailelerinin yanına göndermiş. Çocukluğum İstanbul’da geçti. Gurbet kültürünü yaşamadım. Gece, gündüz tutkuyla müzik dinliyordum. Kuzenim Mesut Çınar keman çalıyordu. Sonraki yıllarda konservatuvara girip, İDSO’ya katıldı. Onun etkisiyle müziğe başladım. Kardeşim de kemençeci oldu, şimdi Ankara Radyosu’nda görevli. Kuzenimle hazırlanıp konservatuvar sınavlarına girdim. Yaylı çalgı isterken, tanbur sınıfına girmemi önerdiler. Müziği ve enstrümanımı çok sevdiğim için 14-17 yaşları  arasındaki dönemde, günde ortalama altı saat tanbur çalışırdım. Ayrıca dersleri, meşkleri takip ederdim. Farklı bir teknikle karşılaştığımda, hafızama kaydeder, evde gece boyunca sırrını çözmeye çalışırdım.
Lavta çalmanız kişisel arzunuz muydu, yoksa konservatuvarda okumanın zorunluluğu mu?
– Bir enstrüman atölyesinde gördüm ilk kez. Denedim, sesini çok sevdim. Benim için de bir lavta yapmalarını rica ettim. O günden bugüne çalıyorum. İncesaz’da yoğun olarak kullanıyorum. Gelecekte bir lavta albümü kaydetmek istiyorum. Çünkü Türkiye’de, Türk Müziği lavtasıyla yapılmış kayıt yok. Enstrümanın Osmanlı’daki geçmişi bile pek bilinmiyor. Sazın özelliklerine bakılırsa, Tanburi Cemil’in fikri gibi geliyor bana…

Hocamla meşke katıldım, tanburlarını taşıdım

Geleneksel müzik usta çırak ilişkisiyle, meşkle kuşaktan kuşağa geçer. Siz konservatuvardan virtüözite yoluna çıktınız. Geleneksel icra birikiminden yeterince yararlanabildiniz mi, eksikleri nasıl tamamladınız?
– 12 yaşında konservatuvara girdim. İki yıl hocasız geçti. Sonra Necip Gülses’le çalışmaya başladım. Dört yıl sonra Necdet Yaşar’ın topluluğuna girdiğimde, önümde yepyeni bir dünyanın kapıları açıldı. Meşk

Necip Gülses

atmosferinde, geleneği kavrama fırsatını yakaladım. Necdet Yaşar’ı izledim, merak ettiklerimi sordum, evinde ziyaret ettim, tanburlarını çaldım, taşıdım. Hocam Necip Gülses “Benim artık sana öğreteceğim bir şey kalmadı, senin Necdet Yaşar gibi bir hocaya ihtiyacın var” dedi. Ustalarla çalışma konusunda çok şanslıydım. Hayalini kurduğum tüm isimlerle yolum kesişti: Alaeddin Yavaşça, Cinuçen Tanrıkorur, Erol Deran… Sınavlarımız bile konser ortamı gibiydi. Jürideki Sadun Aksüt, Abdi Coşkun, Naime Batanay gibi hocalar eser seçimini bize bırakır, icradan sonra “kendine hangi notu layık görüyorsun” diye sorardı. Sonra not verilirdi. Bu atmosfer 1998’de konservatuvar akademik statüye geçince kayboldu. Tek zorlandığım konu ustaların eski kayıtlarını bulmaktı. İnternet ve mp3 çağında her şeyi bulmak, kopyalamak çok kolay. O dönemde tarihi kayıtlar çok az kişinin arşivinde vardı. Paylaşmak istemezlerdi. Çok merak ettiğim Mesut Cemil’in icrasını duymak, Murat Bardakçı sayesinde mümkün olmuştu. Dahası hocam Necdet Yaşar’ın özel kayıtlarını edinmek için ne kadar uğraştığımı hâlâ hatırlarım.
Derya Türkan ‘la oluşturduğunuz Ahenk ikilisi sizi müzikal ve dinleyiciye ulaşma açısından nerelere taşıdı?
– 12 yıldır birlikte çalışıyoruz. Aynı ekolden geliyoruz. Hocalarımız aynı kişiler. Birlikte çok eser dinledik, hayal kurduk. Derya’yla bir eseri icra etmek, İhsan Özgen ya da Cemil Bey’in kemençesi eşliğinde çalmak gibidir. Tanburi Cemil’in plaklarını dinler, beraber icra ederdik eserleri. Cemil Bey’in neredeyse tüm saz eserlerini icra ettik. İki dostun yıllar boyunca, uzun uzun sohbet etmesi gibiydi ikilimiz. İki albümümüz beklediğimizin üstünde ilgi gördü, bize büyük prestij kazandırdı.
Tanburunuzu duyduğumuz yerli dizilerin nostaljik müzikleri son yıllarda saz eserlerini yeniden gündeme getirdi. Bu gelişme ut, tanbur, kanun öğrenmek isteyen gençlerin sayısında değişim yarattı mı?
– Film müziği bestecisi değilim, ancak Cengiz Onural ve grubumuz İncesaz’ın hazırladığı tüm film ve belgesel müziklerinde yer alıyorum. Onural’ın hazırladığı Baba Evi, İkinci Bahar, Süperbaba, Deli Yürek, Ekmek Teknesi gibi çok tutan filmlerin müzikleriyle başladı bu akım. Tema seçimi, sentetik sesler yerine akustik çalgılar kullanması diğer dizileri de etkiledi. Gençler arasında kemançe, tanbur başta olmak üzere Türk Müziği sazlarına ilgi arttı. Eserlerimizin notaları isteniyor, konservatuvarların bitirme sınavlarında icra edildiklerini duyuyoruz.

Tanbur sazının standartları yerleşmedi

Tanbur, boyutları, teknik özellikleri açısından standartları yerleşmeyen bir çalgıydı. Konservatuvarların enstrüman yapımı bölümlerinin çoğalması bu konuda gelişme sağladı mı?
– Henüz standartlaşamadı. Konservatuvarlar çok sayıda mezun verse de lutiyeliği seçen çok az. Bir elin parmaklarını geçmez sayıları. Çoğu lutiye bu işi sonradan öğrenen, kimileri hobi olarak saz yapan kişiler.
Enstrümanlarınızın yapımcısı Sacit Gürel nerede yaşıyor, bu işi nasıl öğrenmiş?
– Düzce’de yaşıyordu. İsmini duymuştum, fakat İstanbul’da sazlarını bulmak çok zordu. Rastlantı sonucu bulduğumda satın aldım. Söylenenlerin doğru olduğunu gördüm. Daha sonra İstanbul’a yerleşti. Şu anda önde gelen tanburcular onun çalgılarını kullanıyor.
Keman gibi yaşlandıkça kıymetlenen bir çalgı mı tanbur?
– İyi bir tanburun kullanım ömrü çok nadiren 10 yılı geçer. Gövde kapağı aşınır, perdelerinde sorun çıkar. Parçası değiştirildiğinde bambaşka bir çalgıya dönüşür. Tanburcuların çok sayıda enstrümanı olur. Necdet Yaşar’ın 10-12 tanburu var, benim 6 adet. Sürekli yeni çalgı almak gerekir. Elimdeki çalgının üç yıl sonra öleceğini hesaplayıp, yerine çalgı hazırlarım. Özenle bakımı yapılıp, olgunlaşması beklenir tanburun. Onnik ya da Vasili ustaların tanburları antika olduğu için çok kıymetlidir, ancak müzeliktir, ses değeri yoktur. Bugüne kadar orijinal hali bozulmamış, çalınabilecek düzeyde, 20-30 yaşında, bir tanburla karşılaşmadım. Sap, kapak gibi önemli parçalarının mutlaka değiştirilmesi gerekiyor.
Yedi yıl önce, Kantemir topluluğuyla Dimitri Kantemir’in edvarındaki eserleri seslendirdiğiniz günlerde, “Geleneksel icracının en büyük sorunu, çok hızlı yaşanan bir çağda, geçmişte zamanın çok yavaş aktığı çağlardaki yorumları yakalamaya çalışmasıdır. Bunun için damarlardaki kanın akışını yavaşlatmak gerekir” demiştiniz. İlk solo albümünüzü kaydederken bu sorunu nasıl aştınız?
– O kayıtlar belgesel çalışma niteliğini taşıyordu. Yapı Kredi Yayınları’nca, kitapla birlikte yayımlandı. Özgünlüğünü zedelememek için çaba gösterdik. Bu albümde ise bugün ne yaşıyorsam, hissediyorsam sese dönüştürdüm. 2003’te başladım, tam dört yıl sürdü. Defalarca kaydettim eserleri, sonra içlerinden en beğendiklerimi seçtim. İlk icralarla, son icralar arasında önemli fark görüyorum. Geriye en az bir albüm daha hazırlayacak kayıt kaldı.
Repertuvarı nasıl seçtiniz, ustalarınıza danıştınız mı?
– Çalmaktan zevk aldığım, tanbura en yakışan, icrası zor, tekniğimi doğru yansıtacak eserleri seçtim, birbirine uyum sağlayacak şekilde sıraladım. Refik Fersan’ın Arazbar-Buselik Saz Semaisi, Sedat Öztoprak’ın Evc Saz Semaisi, Necdet Yaşar’ın Kürdili-Hicazkar Saz Semaisi zor olmakla birlikte çok sevdiğim eserler. Tanburi Cemil kaydıyla düet yapmak çocukluk hayalimdi. Çalacağım her eseri önce bir ustadan dinler, ifadelerini incelerim. Ustalarla meşk ederim. Sonra repertuvarıma alırım. Zevk etmediğim (özümsemediğim) eseri çalmam. Kayıtları hocam Necdet Yaşar’a dinlettim. Özellikle Tanburi Cemil’le düetim konusunda fikrini aldım. Beğenmeseydi, albümden çıkaracaktım. Kötü bir icrayla ses kirliliği yaratmak istemiyordum çünkü. Hocam, albümün girişine koymamı önerdi. Bu isteğe uydum.

Üçlü kuracağım

Albümün Necdet Yaşar’ın eseriyle kapanması bir vefa borcunun sonucu muydu?  
– Tanburi bilgisiyle bu enstrüman için yazılmış en nadide eserlerden biri. Cemil Bey’in Şizeraban Saz Semaisi, Refik Fersan’ın Arazbar-Buselik Saz Semaisi kadar güzel. Nadide bir kayığa binip, tarihi Boğaziçi’nde tura çıkmış gibi oluyorsunuz dinlerken. Hocamın CD’sinde lavta ile çalmıştım, tanburla yorumlamak içimde ukteydi. Bunu gerçekleştirdim. Vefa gösterisi değildi, sevdiğim için çaldım.
Albüm repertuvarını konserlere taşımayı düşünüyor musunuz?
– Cemil Bey’le düet yapabileceğim birkaç eser daha bulup, bir resital vermek istiyorum.
Yurtdışındaki konserleriniz sürüyor mu?
– Önümüzdeki birkaç ayda, Derya Türkan’la Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Salih Bilgin’le Almanya’da, İncesaz’la Paris’te konser vereceğiz.
Elinizde kalan kayıtları yayımlamayı düşünüyor musunuz?
– Şu anda tanbur, çello, kontrbas gibi bir üçlüyle albüm kaydetmek istiyorum. Bestelerini yazmaya başladım. Modern yaklaşımı olacak eserlerin. Tanburun farklı formlarda da çok yaratıcı tınlayabileceğini düşündürecek, şaşırtacak.
(Serhan Yedig / 17 şubat 2008 / Hürriyet)

Linkler

Murat Aydemir’in kişisel web sitesi

Share.

1 Yorum

Leave A Reply

2 × 3 =

error: Content is protected !!